Sabah 6 gibi Tahran terminaline indiğimizde, terminalde normal olmayan bir kalabalık vardı. O saatte o kalabalık bizi şaşırttı. Herkes karınca gibi sağa sola giderken, biz de notlarımıza bakıp, nereye gideceğimize karar vermek için bir köşeye çekildik. Uyku sersemi bir halde notlara bakarken yanımıza bir adam yanaştı. Nereli olduğumuzu sorarak konuya girdi. Kısa bir sohbetin ardından bizi evine çağırdı. O akşam bizi misafir etmek istiyordu. Teklifi düşünürken evinin şehrin biraz dışında olduğunu söyleyince teklifi kabul etmedik.


Gideceğimiz yere karar verip metroya doğru ilerledik. Metroda terminalin olduğu durağın adı Azadi Square ( Özgürlük meydanı). Tahran’da gelişmiş bir metro ağı var. Toplam 5 hattan oluşan metro şehrin bütün önemli yerlerine gidiyor. Tahran’ı gezmek için ideal bir ulaşım aracı. Tek tek bilet alınabildiği gibi kartla toplu bilette alınabiliyor. Tek bilet 1200 Tümen (1 Tl = 10123 Tümen = 101230 İran Riyali) Bunun yanında Tahran metro durakları çok güzel. Her yerde kabartmalar ve resimler var. Metronun sondan bir iki kabini kadınlar için ayrılmış. Fakat artık isteyen istediği yere binebiliyor.


Metro haritası: http://wp.me/p3W6v4-15M


Şehrin en büyük caddelerinden biri olan Khayyam Caddesine gitmek için metroya bindik. İndiğimizde gördüğümüz manzara karşısında hüsrana uğradık. Genelde şehrin tam merkezindeki kalabalık caddesinde hosteller çok olur. Biz de onun için Khayyam Caddesini seçtik fakat cadde tam olarak istediğimiz gibi çıkmadı. Ortalıkta hostel, otel, hotel tarzı hiç bir yer yoktu. Biz de sırtımızda çanta ile yürümeye başladık. Geniş ve uzun Tahran caddeleri ayaklarımızın altından hızla geçerken gözlerimiz bir hostel tabelası arıyordu. 8 milyonluk Tahran’ın yüz ölçümü vakit geçtikçe gözümüzde daha da büyüdü.


Yaklaşık dört saat boyunca bir kaç otele fiyat sorduk. Tebriz otellerinden sonra Tahran’daki oteller bize çok pahalı geldi. Öğlene doğru Tahran Üniversitesinin yakınlarındaki Enghelab bölgesinde tam kafamıza göre bir hostel bulduk. Hostelin olmazsa olmazı olan kendine has ruhunu taşıyan, içeride birçok ülke vatandaşının konakladığı Seven Hostel’in gecelik fiyatı 52bin tümen. Banyo ve kahvaltı dâhil. İran’da tahminlerin çok üzerinde lüks otel, hostel, pansiyon var ama bunları internetten bulmak çok zor. Booking.com, Airbnb ya da hepsinin bir olduğu bir internet platformu yok.


Hostel’in avlusunda dinlenirken, daha sonraki günlerde yollarımızın tekrar kesişeceği iki Türk ile karşılaştık. Orgül ve Hakan, İstanbul’da yaşıyorlarmış. İş yerinden arkadaşlar, bayram tatilini fırsat bilip İran’a gelmişler. Gezi güzergahları bizimkine çok benziyor.



Orgül ve Hakan ile sohbet ettikten sonra Tahran sokaklarını adımlamaya başladık. İlk olarak hostelin yakınlarındaki bir Sinagog’a gittik fakat kapalıydı. Oradan merkezi bir bulvar olan Jomhouri Bulvarından müzelerin olduğu yere doğru ilerledik. Bir süre Mücevher Müzesini aradık. Harita üzerinden bir aşağı bir yukarı giderken, müzenin merkez bankası deposu olduğunu söylediler ve Ferdowsi caddesindeki Merkez Bankasına gittik. Burası da kapalıydı. Dünyanın en değerli müzelerinden biri olarak kabul edilen müzedeki mücevherlerle komple bütün İran baştan aşağı tekrar yapılabilirmiş. Pazar ve pazartesi günleri açık oluyormuş.




Aşağıya doğru biraz yürüyüp 5 tane müzenin olduğu ilginç bir meydana geldik. Posta Müzesi, Erbat Müzesi, İran Bastan Müzesi ( İran National Museum), Sanat Müzesi ve müzeye çevrilen bir konağın olduğu toplam 5 müzeden sadece İran Ulusal Müzesine girdik. Giriş 30bin tümen.



İran Ulusal Müzesi, Ülkenin en önemli müzesi. Dönem dönem ayrılmış müzede yüzlerce yıllık 10 bine yakın eser sergileniyor. Çivi yazısı ile yazılmış lahitlerden, Persepolis’den getirilen kabartmalara kadar değerli birçok şey var. Bunların arasında ilginç olan şeylerden biri de Tuz adam diye anılan bir insanın sergilenmesi. 1700 yıl önce tuz madeninde çalışan bir işçi, madenin yıkılması ile tuzların içinde kalmış ve günümüze kadar korunmuş.


Müzeden çıktıktan sonra karşısındaki Tahran Shahr Park’a girdik. İçinde Peace Museum ve Bird Park’ın da olduğu park oldukça büyük. Parkta gençli, yaşlısı bir sürü kişi vardı. Kimi dinleniyor, kimi kayıyor, kimi badminton oynuyor. Biz de bankta bir süre oturup, limonlu çekirdekleri çıtlatarak, parktaki insanları seyrettik.



İran ile ilgi yanlış bilinen konulardan biri de kadınların yapabilecekleri şeylerle ilgili. Sanıldığının aksine, bir kadın burada bisiklete, kaykaya, motora ve buna benzer her türlü şeye binebiliyor. Araba kullanabiliyor. Tek başına günün 24 saati ortalıkta dolaşabiliyor. Bunun bütün örneklerini İran’ın 6 şehrinde de gördüm. Hatta burada kadınlar Türkiye’ye göre daha güvenli diyebiliriz. Burada kadına yapılan küçük bir darp, kaçırma ya da kötü muamele, Türkiye’deki gibi sümen altı edilmediği için, ağır cezalar verildiği için çok nadir görülüyor. Erkek, kadını dövüp, sövüp kasıla kasıla sokaklarda yürüyemiyor Türkiye’deki gibi. (Burada yaptığım sohbetler esnasında aldığım bilgiler.)

Yürüyerek Great Tehran Bazaar’a doğru ilerlerken, yolda Kerbela Camisini gördük. Bu cami de oldukça renkli, aynalı bir cami. Cami çıkışında bir çift bize selam verdi. Bir süre sohbet ettik. Sohbet oldukça sıcak ve samimiydi. Bizi evlerinde kalmaya davet ettiler. Eşyalarımızın otelde olduğunu söyleyince kalma davet yemeğe döndü. Fakat o daveti de kabul edemedik. Yabancı bir ülkede bu kadar sevilmek gerçekten çok güzel bir duygu. İranlıların bu samimiyetini, gözlerinin içindeki gülümsemeyi, misafirperverliğini hiç bir zaman unutmayacağım.




Çiftten ayrıldıktan sonra kalabalık Tahran pazarlarını ve caddelerini dolaştık. İran’da o kadar çok kapalı pazar var ki, hepsini gezmeye imkân yok.


Tahran’da görülmesi gereken yerler listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://uzaklardabiryer.com/2017/09/17/tahranda-gorulmesi-gereken-10-yer/