İran’a girdiğimizde Couchsurfing’deki arkadaşlarla konuşmak için telefon hattı almak istiyorduk. Tebriz’de iki gün geçirmemize rağmen telefon hattı bir türlü alamadık. Birinci gün geç geldik, ikinci gün kurban bayramından dolayı her yer kapalı derken bugün sabahtan hat almak için elektronikçilerin çok olduğu Shariati caddesine gittik. İran’da internet bulmak çok zor. Bulunca da roket hızında bir internet beklemeyin. İnternet hızı 2G. İran’da üç tane GSM firması var. İrancell, MTN ve Rightel. Biz, tavsiye edilen hat olan İrancell’den hat aldık. Hat 10bin tümen.


Caddede dolaşırken otobüs bileti satan bir acentaya uğradık. Tahran bilet fiyatına 60bin dedi. Bize pahalı geldi. Bileti Tahran’a gideceğimizde, otogardan almamızın daha ucuza geleceği tavsiyesini aldık. Biz de tavsiyeye uyup, bileti gideceğimiz zaman otogardan almaya karar verdik. İran’da 2 çeşit otobüs var. Birincisi pahalı olan VIP otobüsü, ikincisi normal otobüs. VIP otobüsün fiyatı, normal otobüsün fiyatının 2 katına yaklaşıyor. Yan yana 3 koltuk var ve koltuk araları çok geniş. Koltuklar da ayak aparatlarının çıkması ve sırtlığın yatması ile yatak olabiliyor. Bir de ikramı çok fazla. Normaller ise yan yana 4 koltuk ve koltuk araları dar. İkram da yok.

Shariati caddesinin dönüşünde İran’da gördüğümüz ilk kilise karşımıza çıktı. Kilise, bir Ermeni kilisesi ve koca duvarlar arasında oldukça küçük. Zaten kapılar da kapalıydı. İçeriye girmek için zile bastık ama bakan olmadı.


Yolumuza devam ederken İran’ın meşhur kahvaltısını yapan küçük bir büfe gördük. Lavaş arasına haşlanmış yumurta ve patates. Oldukça basit olan kahvaltı çay ile beraber toplam 3bin tümen gibi ucuz bir fiyata fakat oldukça doyurucu.


Sabah işlerimizi hallettikten sonra Kandovan’a gitmek için taksi aramaya başladık. Kandovan Tebriz’e 40-50 km uzaklığında. Taksinin ucuz oldumasından dolayı vakit kaybetmemek için taksiyle gitmeye karar verdik. Taksi bulmak çok vaktimizi almadı. Kısa bir pazarlık ile taksici ile anlaştık. Bizi 50bin tümene Kandovan’a götürüp 2 saat bekleyip, Ferdosi caddesine geri getirecek.



Kandovan, bizim Kapadokya’nın aynısı. Kapadokya’dan oldukça küçük. Dünyada bu şekilde bir coğrafyada yerleşim yerinden 3 tane varmış. Kapadokya, Kandovan ve Amerika’da bir yer. Kandovan’da bütün yerleşim tıpkı Kapadokya gibi mağaralarda ve hala yerel halk yaşıyor. Ayrıca turistlerin Kandovan’a ilgisinden dolayı mağara otelleri de açılmış.



Kandovan sokaklarında dolaşırken İranlı bir aile ile karşılaştık. Ailenin genç kızı Zahra’nın çok temiz bir Türkçesi var. Bir süre sohbet ettik. Kandovan’a yakın bir yerde oturuyorlarmış. Bizi Evlerine buyur ettiler. Akşam onlarda kalmamızı istediler. Vaktimizin olmadığını Akşam Tahran’a gideceğimizi söyledik. Samimi ve sıcakkanlı aile ile fotoğraflar çekindik. Ülkeden binlerce kilometre uzakta bu kadar sıcak ve içten sohbet için Zahra ve ailesine çok teşekkür ederim.


Kandovan küçük bir yer. Dağ yamacında bütün sokakları dolaşıp, fotoğraflar çekip, alışveriş yapmamız 1buçuk saatte bitti. Zahralar’dan ayrılıp Taksici ile sözleştiğimiz yere gidip taksiciyi bulduk. Taksici bize çay ısmarlayacağını söyledi. Ağaçların altında oturup çay içtik. Çay içerken sağdaki soldaki ailelerden yemek için davet aldık. Bütün masalar bize sevgi gösterisinde bulundu.



Saat 3 gibi Tebriz’e vardığımızda ilk olarak Qajar Müzesine uğradık. Müzenin girişi 20 bin tümen. Müzede Qajar dönemine ait eşyalar ve resimler sergileniyor. Müzeye girmeden şairler mezarlığına geçtik. Şairler mezarlığının diğer adı Maghbarat Al Shoara, halk arasında adı ise Şehriyar’ın türbesi. Şairler mezarlığında her ne kadar Khaqani ve Zahir gibi önemli İran şairleri olsa da mezarlık Şehriyar türbesi olarak kalmış. Şehriyar, 1900 yıllarda yaşamış İran Azerisi bir şair. İran’ın en önemli şairi.



Şairler mezarlığından çıkıp hemen yanındaki Seyyed Hamzeh Tomb’a gittik. Türbe koca bir caminin içinde. Türbeye caminin içindeki küçük bir alandan geçip ulaşılıyor. Cami ve türbe diğer İran camileri gibi aynalı ve gösterişli. Camiye kadınlar bir taraftan erkekler diğer taraftan giriyor. Türbeyi de tam ortadan ayırmışlar bir tarafını kadınlar diğer tarafını erkekler görüyor. Ayrıca burada namaz kılarken kullandıkları taş dikkatimi çekti. Şiiler, namaz ya da mühürlü taş dedikleri taş ile namaz kılıyorlar. Namaz taşını bir metre önlerine koyup secdeye kapanırken alınlarını taşa değiriyorlar. Başlarını doğal bir materyale koymak için bu taşı kullandıklarını söyledikleri gibi daha bir kaç değişik açıklamalar daha var. Şiiler günde üç vakit namaz kılıyor. Ezanları Sünni ezanından farklı. Namaz kılarken önlerinden birinin gelip geçmesine bir şey demiyorlar. Kadınlar camiye girip namaz kılabiliyor.



Dün buralardan geçerken gördüğümüz bir nargileciyi çok sevdik. Nargile içmek için cami çıkışında ara sokaktaki o nargileciye bir kez daha gittik. Küçük bir dükkân olan Nargileci her gün gelen müdavimleri ile dolu. Hepsi ip gibi dizilmiş nargile fokurdatıyorlar. Hepsi de tömbeki içiyormuş. Hiç birinden duman çıkmıyor. Ayrıca burada nargileye galyan deniyor. Benim nargilemde geldi başladık sohbete. Hepsinin yüzü gülüyor, zaman zaman aklına soru gelen bize soruyor. Biz de sorularımızı onlara soruyoruz. Sadece burada değil genel olarak her yerde tek merak edilen konu İbrahim Tatlıses konusu. İbrahim Tatlıses’in İran’da Türkiye’dekinden daha çok seveni var desem her halde yalan olmaz. Abartısız en az 30 kişi bize Tatlıses’in sağlık durumunu, eşini, yeni doğan çocuğunu sordu. Hatta o yaşta, o halde o çocuğun nasıl olduğunu soranlar bile çıktı. İkinci olarak en çok aldığımız soru Türkiye’deki bombalar ve güvenlik sorusu. Hatta Tebriz kapalı çarşısında kara çarşaflı bir kadın yolumuzu kesip, Türkiye’deki bombalara çok üzüldüğünü ve bizim için hep dua ettiğini söyledi.

Yaklaşık 1 saat nargilecide yaptığımız sıcak sohbetten sonra hesap istediğimizde nargileci, karşımızda oturan bir arkadaşın bizim hesabımızı ödediğini söyledi. Teşekkürler ve sevgi dolu sözlerle Nargileciden çıktık.

İran’da çetin Ortadoğu coğrafyasının her türlü zorlukları insanların yüzlerine yansıyor. İlk bakışta tıpkı coğrafyası gibi sert ve ciddi bakışla karşılaşıyorsunuz ama diyalog kurduğunuzda daha ilk kelimesinde yüzler gülüyor ve bir anda ışık gibi aydınlanıyor. İçlerinde saklı samimiyet ve sevgi doğrudan yüzlerinden ortaya çıkıyor. Videoda çok ciddi bir iş gibi nargile çeken (içen değil çeken) amcalar abiler, sohbet esnasında çok samimi ve güler yüzlü. Türkiye’yi ve Türkiye’de yaşayan Türkleri gerçek anlamda çok seven bu kişilerle çıkışta teker teker tokalaştım. Hepsine buradan tekrar teşekkür ediyorum.


Nargileciden çıkışta kapalı çarşıdan geçerken bir anne, kız ile sohbet ettik. Kızın adı Saeedeh. Saeedeh’in çok temiz bir Türkçesi var. Bir süre ayaküstü sohbet ettik. Bizi akşam yemeğine davet ettiler. Biz de Akşam Tahran’a gideceğimiz için daveti kabul edemedik. Bir daha Tebriz’e geldiğimizde yemeğe geleceğimizin sözünü verip ayrıldık.




Kapalı çarşıdan çıkışımızda ayaküstü bir hamburgercide hamburger yerken İstanbul’da yaşayan bir Türk gördük. Anne tarafı İranlı Azeriymiş. Bizimle otele gelip çantaları taşımamıza yardım etti ve taksi ayarladı. Direk Tebriz Terminal’e gittik. Tahran’a otobüs bulmak çok zor değil. Biz de çok zorlanmadan 35 bin tümen gibi bir düşük fiyata VIP otobüs bulduk ve Tarhan’a doğru yola çıktık.



Tebriz’de görülmesi gereken yerler listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://uzaklardabiryer.com/2017/09/16/tebrizde-gorulmesi-gereken-10-yer/