Tebriz, 3500 yıllık geçmişi ile tarihi, ipek yolunda oluşundan dolayı büyüleyici bir şehir. Eyalet sistemi ile yönetilen İran’ın Doğu Azerbaycan eyaletinin başkenti. Merkezinde ve çevresinde o kadar çok tarihi turistik yerler var ki komple Tebriz’i gezmek aylar sürebilir. İran’ın 4. Büyük şehri olan Tebriz ve çevresinde Azeri Türkleri yaşıyor ve Azeri Türkçesi konuşuluyor.

Bir kaç gün içinde görebileceğimiz önemli noktaları işaretledik. Bunun için de bir gece önceki 37 saatlik yolculuğun yorgunluğuna rağmen saat sekiz gibi kalktık. Kaldığımız Saadat Otelin sadece lobisinde internet olduğu için hazırlanıp lobiye indik.
Bugün Kurban bayramının birinci günü. Burada bayram tatili bir gün sürüyor. Sadece doğu İran’da bir kaç eyalette bayram 3 gün kutlanıyormuş.


İran’a gelmeden önce Couchsurfing’den ilan vermiştik. İlanımıza da onlarca davet aldık. Kabul edeceğimiz davetlere yolda karar veririz diye herhangi bir daveti kabul etmedik fakat Doğu Beyazıt’tan sonra internette sorun yaşadığımız için kimsenin davetini kabul edemedik. İran sınırından sonra otele gelene kadar da hiç bir yerde internet bulamadık. Lobiye indiğimizde Couchsurfing’den bir kaç daveti kabul ettik, mesajlar attık ama erken dönüş olmadı. Akşam birinin evinde kalırız diye odayı da boşaltmıştık. Bir süre bekledikten sonra çok da vakit öldürmemek için çantaları lobiye koyup Tebriz sokaklarında gezinmeye başladık.


İlk olarak yürüyerek Arg-e Alishah ya da Arg of Tebriz yani Tebriz Kalesi’ne gittik. 1300 yıllarda yapılan ve devasa boyu ile baş döndüren kalenin çevresinde bir tur alıp Municipality ve Saat Kulesi’ne doğru ilerledik. Eskiden belediye binası olarak kullanılan ve tepesinde büyük bir saat kulesi bulunan binayı şehir müzesi yapmışlar. Tebriz ile ilgili her türlü şey burada koruma altına alınmış. Üst katta büyük bir halı sergisi var. Koca salonu dev boyutlardaki halılarla kaplamışlar. Burası görmeye değer olup da girişi ücretsiz olan nadir müzelerden biri.





Dünkü şaşkınlığımız gün boyunca devam etti. Caddeler sokaklar oldukça düzgün ve temiz. Araba kullanan kadınlar, motor kullanan kadınlar, el ele yürüyen sevgililer, güle oynaya gezen gençler, kollarında dövmeli insanlar… Görmeyi hiç tahmin etmediğim bu tür manzaraları gördükten sonra anladım ki; İran hakkında çok fena uyutulmuşuz… Biz de bizi saran bu rahatlık duygusu ile yürümeye devam ettik. Bayram tatili olmasından dolayı sokaklar biraz tenha ama yine de sokaklarda tatlı bir hareketlilik var.


2018 yılında Tebriz, İslami Turizme başkentlik yapacak. Şimdiden şehrin birçok yerinde restorasyonlar var. Azerbaycan Müzesine giderken yol üzerinde bir konak gördük. Koca bir konağı Turist İnformation yapmışlar. Biz de girdik görevli ile biraz sohbet ettik, bayramlaştık, broşür ve harita aldık. Sonrasında hemen konağın çaprazındaki Azerbaycan Müzesine gittik. Müzenin girişine geldik fakat 20bin Tümen giriş ücreti varmış. İçinde de Azeri kültürüne ait birçok eser sergileniyormuş. Dönüşte girmek için yola devam ettik. Azerbaycan Müzesinin biraz ilerisinde Tebriz’in en önemli camisi olan Blue Mosque yani Gök Mescit bulunuyor. Gök Mescit, Karakoyunlular zamanında yapılmış ve tavanlarında kullanılan turkuaz çinilerinden dolayı Gök Mescit adını almış. Günümüzde tavanındaki çinilerden çok fazla kalmasa da az kalan çinilerin arasındaki altın boyalar görülebiliyor. Bin bir gece masallarına konu olan Gök Mescidin girişi 7500 tümen.






Bence bir ülkeyi, bir şehri öğrenmek, o yerin ruhunu yaşamak için yapılması gereken şeyler içinde müze ve turistik yerleri gezmek dışında ara ve ana sokaklarında başına buyruk gezmek de vardır. Biz de Gök Mescit’ten sonra sokaklarda başımıza buyruk dolaştık. Marketlerine girip neler olduğuna baktık. Ara sokaklarına girdik. Yaklaşık 3 saatlik yürüyüşten sonra güneşin batışını seyretmek için Telecabin dedikleri teleferiğe aramaya koyulduk. Yoldan geçen iki kıza sorduk. Onlar nasıl gideceğimizi düşünürken 5-6 kişi daha geldi. Hepsi nasıl gideceğimizi tartışmaya başladılar. Gezimizin daha sonraki günlerinde daha da abartılmış halini göreceğimiz İran misafirperverliğinin küçük bir kısmını orada gördük. Yoldan gelen geçen bize nasıl gideceğimizi söyledi. İran’da misafirin önemi çok fazla. Bizim günümüzde kaybettiğimiz, misafirin baş tacı olma durumu orada hala geçerli.



Karar verildi ve bir kızın bize eşlik etmesiyle önce taksi dolmuş sonra yoldan bir araba çevirerek teleferiğe vardık. İran’da her araba potansiyel bir taksi. Yolda elini kaldırdığında bir araba duruyor ve nereye gideceğini soruyor. Gideceği yer uyarsa parasında anlaşılıyor ve alıp götürüyor. Ücret ortalama 4 km’ye bin tümen. Sarı taksilere ajans diyorlar. Onların da ücretleri hemen hemen aynı fakat dünyanın her yerinde olduğu gibi burada da pazarlık yapmakta fayda var. Bir de taksi dolmuşlar var ki kişi başı bin tümen. Onların durakları falan belli değil, isteyen kendi güzergâhını çizip, güzergâh içinde git gel yapabiliyor.



Tebriz teleferik, konum açısından çok güzel bir yer olan Eynalı Dağı’na çıkıyor. Girişi, çıkışı, orada gezilecek yerlerin durumu biraz karışık. Bir süre aradıktan sonra teleferik çıkışını bulduk ve Eynalı Dağına tırmanmaya başladık. Teleferik önce tırmanıyor sonra yere paralel bir diğer dağa geçiyor. Zirve dört bir yanı görüyor. Manzara gerçek anlamda büyüleyici.


Yukarıya çıkarken bütün gezilecek yerlerin dağın arasında kaldığını fark ettik ve yürüyerek inmeye başladık. Şehitler anıtına ve On ibni Ali Tomb’a uğradık. İran’da camiye ilk girişimiz oldu. Buradaki Müslümanlar Şii. Camiler ışıl ışıl rengârenk. Komple bütün tavan ve yarıya kadar bütün her yer mozaik ayna ile kaplı. Hepsinin içinde bir türbe var. Kim diye sorunca On iki imamdan birinin bir tanıdığı çıkıyor. Buradaki cami de eskiden Zerdüşt tapınağıymış daha sonra camiye çevirmişler ve içine türbe yapmışlar. Türbe de Ali’nin çocuklarıymış. Sonradan konuştuğum birçok kişi de bu durumu inandırıcı bulmuyor. İşin asıl can alıcı kısmı Türbe ile korkulukların arasında atılması adet olan para. Türbe kenarları çuval çuval para dolu. Yorum sizin ben onların yalancısıyım.





Dağdan aşağıya indiğimizde ilk otostop çektiğimiz araba durdu. Yolunu uzatıp bizi ta otele kadar getirdi. Couchsurfing’den tanıştığımız Farshad ile iletişime geçtik. Bizi Tebriz’in en hareketli yeri olan Şah Gölü’ne ( Elgoli)(İlgoli) gezmeye götürebileceğini söyledi. İran’da oteller genelde 12 de kapılarını kapatıyor. Biz de akşam geç kalacağımız için resepsiyondaki çocukla bir saat geç gelmenin pazarlığını yaptık. Farshad ve Hadi bizi arabayla almaya geldi. Farshad Tebriz Üniversitesinde okuyor. Hadi ise maden mühendisi yakın zamanda Antalya’ya çalışmaya gelecek. İkisi de çok can yakın ve güler yüzlü insanlar.


Şah gölü, Şah zamanında yapılan ortasında koca bir göletin olduğu dev bir park. Şah devrildikten sonra adı El (İl) gölüne çevirmişler. Şahı sevenler Şah gölü demeye devam ediyor. Diğerleri yeni adını kullanıyor. Akşam 11 gibi vardığımız Şah gölü ışıl ışıl ve oldukça kalabalık. Kafeler, büfeler her yer açık ve canlı. Farshad’ın dediğine göre Tebrizliler üzüldüklerinde, mutlu olduklarında yani her durumda atlayıp buraya geliyorlarmış.




Bir kafeye oturup çay içtik. Yaklaşık iki saat boyunca siyasetten, müziğe, iranlılardan, Türklere, İbrahim Tatlıses’den, Firdevsi’ye, Türk dizilerinden, İran tiyatrolarına, Şah’tan, Ahmedinejat’a kadar her konuda konuştuk. Sorularımızı sorduk, yorumlarımızı yaptık. Çok güzel bir gece geçirdik. Dönüşte de bizi otele bırakıp evlerine geçtiler. Bu ilgi alaka ve misafirperverlikten dolayı Farshad’a ve Hadi’ye sonsuz teşekkürler.

Tebriz’de görülmesi gereken yerler listesine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://uzaklardabiryer.com/2017/09/16/tebrizde-gorulmesi-gereken-10-yer/