Gürcistan’ın her bölgesinde gözle görülür kültür ve coğrafi farklılıklar var. Mestia’nın içinde bulunduğu Svaneti bölgesi şüphesiz en farklılarından biri. 5000 metrenin üstüne çıkan görkemli karlı dağları, alp gölleri, şelaleleri, insanın başını döndüren havası ve yeşilliği ile yeryüzündeki saklı cennetlerden biri.



Tarih boyunca Bizanslıların, Perslerin, Osmanlıların de içinde olduğu birçok medeniyet burayı himayesi altına almış. Buna rağmen Svan halkı, gelenek, görenek ve hatta mimarilerini bile bozmadan bu güne gelmeyi başarmış. Kendilerini Gürcü olmaktan çok Svan olarak gören yerli halk hayatlarından da çok memnun.




Mestia’ya geldiğimizde ilk gözümüze çarpan hemen hemen her evde bulunan dev kuleler. Mestia manzarasının vazgeçilmez figürü olan Svan kuleleri 20- 25 metre yüksekliğinde ve savunma amaçlı yapılmış. Biz de ilk iş olarak bu kuleleri keşfetmeye gittik.

Film setini andıran sokaklarda kule ile ilgili olduğunu tahmin ettiğimiz bir müze tabelasını takip etmeye başladık. Daracık sokaklar da her an bir domuz, inek, boğa, sığır ve köpekle karşılaşmak olası. Mestia’da hayvanlar insanlar kadar rahat ve özgür gezebiliyor. Evin köşesini dönüp karşınızda bir sığır sürüsü görürseniz kenara geçip yol vermeniz en mantıklı olanı.

Her tarafta sığır dışkısı olan sokaklardaki evler o kadar güzel ki müze zannedip içeri girmemek elde değil. Zaten girseniz de müze değilse hosteldir. Size odanızı gösterirler. Kendimizi çok farklı bir yerde bulmanın verdiği şaşkınlık ile müze tabelasını kaybettik. Daha doğrusu en son tabelanın gösterdiği yerde müze yoktu. Biz de terk edilmiş bir kuleye tırmanmaya başladık. Tırmanırken, merdivenlerin bakımsız görünümünden ve gıcırdamasından başta tedirgin olduk ama buraya kadar gelmişken bir Svan kulesine çıkmadan olmazdı. Eğile büküle kulenin en tepesine çıktık. Hatta çatıya bir merdiven uzanıyordu. En tepesine kadar çıktık. Kafkas dağlarının arasında bir vadide olan Mestia’yı ve çevresindeki karlı zirvelerden oluşan manzara insanın aklını başından alıyor. Gözlerimize inanamadan bir süre manzaranın tadını çıkarttık.



Çıkmanın zor olduğu kuleden inmesi de bir o kadar zordu. Aşağı indiğimizde müze olarak ziyaretçilere açılan kulenin hemen yanımızdaki kule olduğunu öğrendik. Meğer bizi çıktığımız kule tehlikeli ve yasakmış. Diğer kuleye de çıktık. Bu sefer çok zorlanmadık.
Kuleleri bitirdikten sonra Hostel sahibinin bahsettiği Hatsvali kayak merkezine doğru yürüdük. Mestia’dan 6km uzaklıktaymış. Başta 40-50 lari taksi parasından bahsetse de sonra genç olduğumuzu ve yürüyebileceğimizi söyledi. Her yerin bembeyaz olduğu mükemmel bir ağaçlık yolda biz de çok düşünmeden yürümeye karar verdik. Yolun yaklaşık 2.km’sinde bir araç bizi yukarıya çıkardı. Hatsvali’de dağın hemen karşısındaki dağın zirvesine oldukça uzun teleferik var. 5 lari. Zirveye çıkana kadar gördüğümüz manzaranın görebileceğimiz en güzeli olarak düşünüyorduk ama zirvede daha baş döndürücü manzara olduğunu gördük. O kadar yüksek dağların ve görkemli zirvelerin meydan okuması karşısında insan kendini küçücük ve çaresiz hissediyor. Manzara karşısında insanın ilk başta nefesi tutuluyor ve bu baş dönmesiyle devam ediyor.


Bir süre manzarayı içimize sindirdikten sonra teleferikle aşağı inerken, o kadar sıkı giyinmemize rağmen teleferiğin rüzgârı ile soğuktan dişlerimizin tıkırdamasını durdurmadık. Aşağı iner inmez ısınmak için hızlı adımlarla 6kmlik yolu yürümeye başladık. Yürürken ayaklarımızdan çıkan kar sesi dışında çevrede öyle bir kar sesliği var ki sanki bütün dünya bizi bırakmış da başka bir dünyaya gitmiş gibiydi. Dünyada yalnız bizim olmadığını arkamızdan gelen jiple fark ettik. Hatta jip gelmekle kalmadı bizi de aldı. Kalan yaklaşık 3 kmlik kısmı jiple devam ettik.

Jip bizi köyün hemen girişinde, dışarıdan yarım bırakılmış bir binaya benzeyen, Svan müzesine bıraktı. Müze, dış görünüşüyle bıraktığı kötü izlenimi aksine oldukça zengin ve estetik yapılmış. Müze de tamamıyla Svan halkının günümüze kadar kullandığı her şey sergileniyor. Svanların kullandığı silahlar, el aletleri, kıyafetler, süs eşyaları, kitapları Svan’ların ne kadar köklü bir ırk olduğunu gösteriyor. Ayrıca, Svanlar’ın çeyiz sandığından, rahleye benzeyen kitap altlığına kadar bizim kullandığımız çoğu şeyleri kullanmaları bizi şaşırtıyor.



Zaten eksilerde olan hava sıcaklığı müzeden çıktığımızda güneşin gitmesi daha da soğuyor. O saatten sonra yapılacak en güzel şey kapalı bir mekâna girip yemek içmek.

Bir Gürcü restoranına girip şömine başında şaraplarımızı ve yiyeceklerimizi söylediğimizde şansımıza yan masadaki Gürcü bayan grup da şarkılar söylemeye dans etmeye başladı. İlerleyen vakitte şarkılara pek iştirak edemesek de danslarına biz de eşlik ettik.



Mestia videosu: