Sabah 7de otelin önünde tur arabasını beklemeye başladım. Benimle beraber bir Kaliforniyalı çocuk da beklemeye başladı. Ayaküstü sohbet ettik. Bu arada ABD’lilere nerelisin deyince ABD’liyim demiyor. Eyaletin ismini söylüyor. Biz de çok biliyoruz ya ABD’nin eyaletlerini. Bildiğimiz çıkarsa sorun olmuyor çıkmaza uğraş dur.
Yabancıların Türkiye hakkında soruları ile ayrı bir yazı yazılır. Ern, (Çocuğun adı. Yazılışını bilmediğim için söylendiği gibi yazıyorum.) Türkiye’ye gelmek için biraz çekinceleri olduğunu söyledi. Bana Türklerin ABD’lileri sevip sevmediğini, Suriye savaşından dolayı Türkiye’nin güvenilir olup olmadığını, İstanbul’un gerçekten muhteşem bir şehir olup olmadığını, Türkiye’de de İran gibi herkesin başını örttüğünü ve gezilecek yerleri sordu. Aldığı cevaplar karşısında yüzü güldü. İlk planda Türkiye’yi planlarına koyacağını söyledi. Ben de Antalya’ya çağırdım. “Gel” dedim. “sana bir rakı içireyim.” ( Filipinler’de de üstünde askılı bir tişörtü olan bir kız bana, kıyafetle, başı açık Türkiye’ye girebilir miyim diye sordu. Ben de hiç cevap vermeden aile ve arkadaş fotoğraflarını gösterdim. Çok şaşırdı.)
Neyse, Ern yarım gün yüzen market turu almış. Biz sohbet ederken minibüs geldi. Hangimizi alacak diye beklerken ikimizi aldı. Tayland’ın ulaşımdaki karışıklığı burada da başladı. Bindik. Bir kaç kişiyi daha aldık. Yüzen marketin yolunu tuttuk. Ama herkes başka bir tur almış.

Yaklaşık bir buçuk saatlik yolculuktan sonra Yüzen markete geldik. Burası doğal oluşan bir market. Sonradan turistik yerler yapılmış ama komple bütün yüzen marketin bulunduğu semt yüzüyor. Bütün, evler, süpermarketler, turistik dükkanlar hep suyun üzerinde. Herkesin küçüklü büyüklü ince uzun kayığı var. Ben de 150 bahta bilet alıp, bir kayığa atladım marketi dolaşmaya başladım. Çok ilginç bir yer. Her türlü yiyecek, içecek, meyve ve hediyelik eşya satılıyor.




Sonrasında tur kapsamında semti dolaştıran bir bota bindik ve buluşma noktasına geldik. Herkes çil yavrusu gibi bir oraya bir buraya dağıldı. Kwai köprüsüne gidenler, geri dönenler, kaplan tapınağına gidenler ayrı minibüslere bindi.


Yaklaşık bir buçuk bir saat sonra bir yerde durup tur kapsamı içinde Thai yemeğimizi yedik. Oradan sonra bir saat daha yolculuk yaptık. Tahmininden baya bir uzakmış köprü.


Kwai köprüsünü, 2. Dünya savaşında Japonlar, İngiliz esirlere yaptırmış. Köprü, Burma ile Tayland’ı birbirine bağlayan demir yolunun kritik bir köprü. Hatta bununla ilgili çok ünlü bir film ve herkesin bildiği bir film müziği var. Filmi izleyenler için çok değişik bir deneyim. İlk yapıldığında ahşap yapılmış ve yıkılmış daha sonra beton ve demir kullanılarak yapılmış o da yıkılmış, tekrar yapılmış. Yürüyerek köprü geziliyor. Zaten köprünün üzeri turist kaynıyor. Ayrıca turistik bir trenle de köprünün üstünden gezilebiliniyor.


Köprünün hemen yanında bir de JEATH ( Japonya, İngiltere, Amerika, Avustralya, Tayland, Hollanda’nın baş harfleri.) Adında savaş bir müzesi var. Müzeye giriş 40 baht. Müzede köprü yapım aşamasında kullanılan, o bölgedeki savaş sırasında kullanılan eşyalar ve fotoğraflar sergileniyor. Canlandırmalarla müzeye renk katmaya çalışsalar da buraya gelenlerin bütün ilgisi köprü üzerinde.



Kwai köprüsü ile ilgili detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz: Kwai Köprüsü
Saat dört buçukta buluşma noktasında bizi almaya gelen araca bindik. Üç saatlik yolculuktan sonra Bangkok’a vardık.
Her gün yaptığım gibi otelde biraz dinlenip Khaosan Caddesine gittim. Dediğim gibi Khaosan Caddesi Bangkok’un en canlı caddelerinden biri. Cadde tamamen düzensizlik düzeninde kurulmuş bir cadde. Her yer karman çorman. Biri bir yerde takım kıyafet satıyor, diğeri yol kenarında masaj yaptırıyor, diğeri kaldırım kenarında uyuyor, diğeri son ses müzikte dans ediyor, yiyenler, içenler herkes var. Her şey yapmak serbest. Caddenin atmosferi süper.



Caddede birçok böcek satan yer var. Çin’de ki gibi az çeşitte yok. Hamam böceğinden, kurbağasına, kurdundan, çekirgesine hepsi var. Fotoğraf çekmek 10 baht. Yemeye niyetim yoktu. Paşa paşa 10 bahtımı verim fotoğraf çekerken, kadın bana tombik bir kurt ikram etti. Ee ikram geri çevrilir mi? Attım ağzıma. Tadı fena sayılmasa da yerken ağzıma suyunu salmasaydı çok iyi olurdu. Biraz midem kalkmadı değil. Eklem bacaklıları yerken böyle bir sorun olmuyor. Kıtır kıtır ağızda dağılıyor.


Otele dönmeden bir de omuz masajı yaptırdım. Yarım saatlik masaj 150 baht. Tabi ki yağsız olanından seçtim. Thai masajında o kadar komik hareketler var ki insanın gülesi geliyor. En sonunda bağdaş kurmuş otururken kadın omzuma çıkınca kahkahayı patlattım. Omuz masajımı yaptırıyorum, grekoromen güreş mi tutuyorum anlamadım. Fakat sonuçta güzeldi.