Dün şortlu olduğum için giremediğim Grand Palace ve Emerald Buddha için kendime yöresel, şalvara benzer bir şey aldım. Hatta akşam otelde denedim çok rahat, bir tane daha alacağım. Yerel pantolonumu çantama koyup Grand Palace’ın yolunu tuttum. Hava sıcaklığı 35 derece ve inanılmaz bir nem var. Güneşin altında yarım saatlik bir yürüyüşle Grand Palace’a geldim. Bilet 500 baht. Normalde Tayland’da turlar dışında turistik yer girişleri bu kadar pahalı olmuyor. Burası bu kadar pahalı olduğuna göre içeride güzel şeyler olsa gerek. Pantolonumu giyip içeriye girdim.



Burası, Bangkok’un tam merkezi. Rusların Kremlin sarayına benziyor. İçinde krallık sarayının olduğu, ünlü Wat Phra Kaeo’nun yani Emerald buddha’nın olduğu, tapınakların olduğu büyük bir alan. İlk olarak Emerald buda’nın olduğu Wat Phra Kaeo’ya gidiliyor. Burası Tayland’lılar için çok önemli bir tapınak. Kocaman bir yerde yukarıda küçücük kalan bir buda komple zümrütten oluşuyor. Üstüne de son derece gösterişli bir kıyafet giydirmişler. Zaman zaman törenle bu kıyafetini değiştiriyorlarmış.



Tapınağın olduğu bölüm inanılmaz süslemeli küçük tapınaklardan oluşuyor. Her bir tapınak ince ince işlenmiş. Görünüşleri muhteşem.


Wat Phra Kaeo’dan sonra biraz daha az kişinin olduğu tapınak bölümüne geçiliyor. Burası daha mütevazi.


En sonunda halen kullanılmakta olan sarayın ek binaların olduğu alana geldim. Burası artık normal binalardan oluşuyor. Daha sonrasında da gezi bitiyor. Yaklaşık 3 saatlik bir sürede gezdim.

Oradan çıkışta Hayvanat bahçesinin yolunu tuttum. Bangkok turistik haritalarında ölçek hatası var. Bunun en somut örneğini hayvanat bahçesine giderken yaşadım. Normalde haritada görünen yol gerçekte daha küçük görünen diğer yola göre 3-4 kat daha uzun çıktı. Öyle böyle ter içinde, bakanlıkların, anıtların önünden, kral yolundan yürüyüp, Dusit hayvanat bahçesine geldim.



Tropik bir kuşakta olduğundan dolayı sokaklar da bile çok çeşit hayvanlar dolaştığı Tayland’da hayvanat bahçesinden çok şeyler bekliyordum. Gel gör ki, içeriye girince hayal kırıklığı yaşadım. Hayvanat bahçesi tam anlamıyla başarısız. Hayvanların yerleri çok küçük ve suni. Hayvanlar sülük gibi sağda solda bayılmış kalmış. Çoğu bölümde hayvan yok. Fillerin yerinde “çok yakında gelecek” yazıyor. Tayland’da hayvanat bahçesinde fil görmemek, çölde kutup ayısı görmekle eş değer. Hani fili çok merak ettiğimden de değil ama her şeyin fil olduğu bir ülkenin hayvanat bahçesinde fil olmayışı garibime gitti. Ayrıca çevre peyzaj çalışması da çok başarısız. Tavsiyem, Bangkok’a gelirseniz Dusit hayvanat bahçesine gitmeyin.


Oradan çıkıp, Çin mahallesine doğru yürüdüm. Çin mahallesi demek hareket demek, bereket demek. Çin hakkında olumlu düşüncelerim olmasa da yiğidi öldürüp hakkını vermek lazım. Çinliler gidip mahalle oluşturdukları her şehre hareket getirmiş, bereket getirmiş. Uzun bir yürüyüşten sonra Çin mahallesine gelince görüyorum ki, Çin mahallesi, Bangkok’a da hareket bereket getirmiş. Ortalık çok kalabalık. İğne atsan yere düşmez. Daracık caddeler. Aynı bizim kapalı çarşıya benziyor. Sokaklarda uzun uzun dolaştım.



Saat beşe gelince dönüş yollunu tuttum. Dönerken Khaosan caddesine de uğramadan olmaz. Khaosan caddesinde bir tur firmasına girip tur satın aldım. Yarın sabah 7’de tur beni otelden alacak, önce yüzen markete sonra Kwai köprüsüne gideceğiz. Tam günlük tur 500bahd.
Otele döndüğümde saat 7 olmuştu. Bu gün de toplam 7 saat yürüdüm. Dünün yazısını yayınlayıp kendimi Khaosan caddesine tekrar attım. Bir süre takıldıktan sonra otele dönüp Kwai köprüsünün filmini izledim. Bu filmi küçükken izlediğim için hafızamı yenilemekte fayda var.