Ulaşmaya can attığımız çoğu yerde olduğu gibi İstanbul il sınırına girdiğimizde de hava muhalefeti ile karşılaştık. Silivri’ye bulutlu ve rüzgarlı bir günde vardık ve rüzgar şiddetini arttırarak 2 gün daha devam etti. Silivri’de mahsur kaldığımız iki gün boyunca ziyaretçilerimiz oldu. Üniversiteden arkadaşım Coşkun Beşevli ve eşi ile güzel bir akşam yemeği ile eskileri andık. Aynı zamanda Kıbrıs’tan çalışma arkadaşım Murat Arslantaş ve eşi de bizi yalnız bırakmadı.
Arkadaş ziyaretleri sonrası havanın düzelmesiyle sabah 7 gibi uyanıp kürek çekmeye başladık. Rüzgar karadan 6-7 knot esmesine rağmen çok sıkıntı çekmeden Selimpaşa’ya vardık. Selimpaşa’da annem, ablam, yeğenim ve Melahat teyze bizi sahilde karşıladı. Annemleri en son turun başına Konyaaltı plajında görmüştüm. Öykü’yü kanoya bindirip miço yaptım. Kanoyla biraz dolaştık. Başlarda biraz korksa da sonra denizde kayıp gitmeyi çok sevdi. Ablamın kayın validesi Melahat teyze Selimpaşa’da yaşıyor. Ablamlarda tatile onların yanına geldiler. Saat 12 gibi hep beraber eve gittik. Bolca dinlenip hasret giderdik. Akşam da balık çeşitlerinden oluşan güzel bir sofrada yemek yedik. Bizi kendi evimiz rahatlığında ağırlaması ve mükemmel yemekleri için Melahat teyzeye ve ailesine çok teşekkür ederiz.
Sabah 8 gibi güzel bir havada Selimpaşa’dan ayrılıp sahil boyu ilerledik. Selimpaşa’nın ve Kumburgaz’ın güzel sahillerine paralel ilerlerken Kıbrıs’taki şantiye şefim olan Oğuz abi’nin yanına uğradık. Oğuz abi de Kumburgaz’da yaşayan şanslı İstanbullulardan. Eskiden yeniden, Kumburgaz’dan yaklaşık 1 saat sohbetten sonra teşekkür edip yola devam ettik.
Denizden 2-3 knot esen rüzgarı Büyükçekmece’nin koyuna girdiğimizde tam arkamıza aldık. onun verdiği rahatlıkla biraz kürek çektik biraz sürüklendik. Saat bir gibi Büyükçekmece’nin plajından çıkıp otele yerleştik.
Turun son günleri yaklaştıkça artık heyecanımız da artmaya başladı. 100. Günümüzün sabahı o heyecanıyla 7’de yola çıktık. Beylikdüzü’nün sahilinden ilerlerken Türkiye’nin en büyük Limanlarından biri olan Ambarlı Limanının önüne geldik. Devasal gemilerin yanlarından geçerken liman güvenliği yanımıza geldi. Herkes gibi onlar da bizi yabancı sandı. Onlara yolculuğumuzu anlatınca fotoğraflar çekip ayrıldılar. Geminin üzerinde ismini yazan yazıların tek bir harfi benim boyumda olan devasal geminin okyanusta bir ceviz kabuğu gibi kaldığı fırtınalarda kendimi kanoyla düşününce içim kalkıyor. Aklımız başka yerlere gitse de biz de Avcılara doğru yolumuza devam ettik.
Avcılar’ın plajına saat 2 gibi vardık. İstanbul’da bu kadar çok plaj olduğunu hiç bilmiyordum. Plajlar oldukça da güzel. Kanoları sahile çekip Avcılar Öğretmenevine yerleşip dinlenmeye başladık.
Avcılar son hava muhalefetini yaşadığımız yer oldu. O sürede İrfan’ın kuzeni benim de çocukluk arkadaşım Tevfik bizi ziyarete geldi. Yol boyunca telefonlaşıp başını şişirdiğimiz kişilerden biri Tevfik. Özellikle İstanbul ayağında olmak üzere yol boyunca Tevfik’ten yardım istedik. Bize elinden geldiğince her türlü yardımları için Tevfik’e çok teşekkür ederiz.
Ve son gün geldi çattı. Turu Ataköy Marina’da Boatmart firmasının hazırladığı bir karşılama töreni ile sonlandıracaktık. Bizi karşılamak isteyenler saat 11’de Ataköy Marinada olacakları için biz de sabah erkenden yola çıktık. Saat dört gibi uyanıp beşte kürek çekmeye başladık. Sabahın ilk ışıkları ile Küçükçekmece Gölü’nün önünden geçip akvaryuma vardık. Akvaryum’un hemen yanındaki Atatürk Havaalanının altından geçerken iniş yapan uçaklar oldukça yakınımızdan geçti. Saat dokuz gibi Yeşilköy’ün plajlarının olduğu buruna geldik. İstanbul’da plajlar o kadar güzeldi ki her gördüğümüze şaşırıp kaldık. İstanbullular el birliği ile denizlere taş doldurmuş ve pisletmiş. Eminin yıllar önce daha çok plaj vardır buralarda.
Çiroz plajında bir simit molası verip fotoğraf çekip, son durağımız olan Ataköy Marina’ya doğru kürek çekmeye başladık. Karadan esen ve bizi çok etkilemeyen rüzgar, burnu dönmemizle birlikte tam karşımıza geldi ve 7-8 knota çıktı. Poseidon ile son cansiparane mücadelemizi verip saat 11 buçuk gibi her tarafımız ıslanmış bir halde marinaya girdik.
Marinanın sakin suyunda bizi karşılamaya gelenlerin bulunduğu 5 numaralı porta doğru yavaş yavaş kürek çektik. Benim ailem, İrfan’ın ailesi, akrabalarımız, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz bizi bekliyorlardı. Platforma çıkıp, sarmaş dolaş hasret giderdik, fotoğraf çekindik ve şampanya patlattık. 1 Nisan derken, yola çıktık, çıkacağız derken, koskoca 102 gün geçti, 11 Temmuz geldi ve mavi rüya sona erdi. Boatmart firmasına ve bizi karşılamaya gelip bizi mutlu eden herkese çok teşekkür ederiz.