Ataköy Marina’da Boatmart firması tarafından düzenlenen karşılama ile sevdiklerimize kavuştuk ve turu sonlandırdık. Fakat bir de Beşiktaş var. Yol boyunca ağzımızdan düşmeyen yer Beşiktaş’tı. Beşiktaş’a varmasam hep bir şey eksik kalacaktı benim için.

Sabah 8 gibi marinaya geldim. İrfan rahatsızlığından dolayı devam edemediği için tek başıma Beşiktaş’a kürek çekmeye başladım. 102 gündür beraber kano çektiğimiz için tek başıma kürek çekmek garibime gitti. Zeytinburnu’nu geçip Yenikapı’ya gelirken artık İstanbul deyince akla gelen siluet görünmeye başladı.
Yenikapı en işlek feribot seferlerinin olduğu yerlerden biri. Bir kaç feribota yol verip birinin arkasından hemen geçeyim derken feribotun arkasına fazla yaklaşmışım. Arkasındaki dalga o kadar büyük ve dikti ki beni uçurdu.
Rüzgar 1-2 knot arkamdan estiği için rahat rahat yola devam ettim. Solumda Ayasofya, Sultanahmet camileri, Topkapı sarayı, önümde Boğaziçi köprüsü, sağımda Kız kulesi, Anadolu yakası ve adalar silueti manzarasında kürek çekerek Sarayburnu’na geldim. Turun en güzel manzarasında ilerlerken Sarayburnu kıyısında girdaplara ve akıntıya yakalandım. Küçücük burnu geçerken bir taraftan kanonun dönmesini durdurmaya çalışıyordum diğer taraftan akıntıyla mücadele ediyordum. Yorgunluktan bitmeden karşıma bir kez daha güzel insanlar çıktı. Burnun ucunda midye toplayan dalgıçlar bana uzaktan “çay içer misin” diye seslendi. Bir saniye düşünmeden yanlarına gittim karaya çıktım. Çay koydular, yemek hazırlamak istediler. Yemek yemedim ama çaylarını içtim ve bir saate yakın sohbet ettik.
Dinlenip kendime geldikten sonra boğazın en sıkışık trafiğinin olduğu yer olan Haliç girişine geldim. Feribotlar o kadar çok ki önümden bir sağa bir sola gidiyorlar. Birbirlerini solluyorlar. Kendimi eski Türk filmlerinde karşıdan karşıya geçmeye çalışan Kemal Sunal gibi hissettim. Galata Köprüsüne doğru gidip geçmeyi düşünürken boş bir an yakaladım ve son sürat Sarayburnu’nun ucunda duran savaş gemisinin oradan karşıya doğru kürek çekmeye başladım.
15 dakikada karşıya geçince artık rahatlamıştım. O rahatlamayla bir üzüntü çöktü. Artık Beşiktaş’a iki kilometre kalmıştı. Koca macera kısa bir süre sonra bitecekti.
İstanbul Modern’in önünden geçerken artık akıntıyı arkama almıştım. Rahat rahat Fındıklı’ya, eski iş yerimin önüne geldim. Arkadaşlar beni kıyıdaki çay bahçesinde bekliyorlardı. Kanoyu bağlayıp karaya çıktım. Çay içtik, sohbet ettik. Yaklaşık bir saatlik bir moladan sonra yola devam ettim. Beşiktaş’ın stadını geçip Dolmabahçe’nin önünden geçerken artık her şeyin sonu gelmişti. İlerlemek için kürek çekiyordum ama ilerlemek istemiyordum.
Beşiktaş kıyısına geldiğimde karşılamaya gelen İrfanları gördüm. Yanaştım ama çıkmayı planladığım çekek bölgesini doldurup küçük bir kulübe dikmişler. Biraz yakınlarında bir köşeden karaya çıktım.
Artık son durağa gelmiştik. Masmavi bir rüyadan gözlerimizi Beşiktaş’ta açtık.
SON
Bu tur toplamda kaç gün sürdü acaba
3 buçuk ay sürdü