Kano Turu Yazıları 20

Şarköy’den sabah 7 gibi gazeteci Nuri abinin uğurlamasıyla kürek çekmeye başladık. Rüzgar yok denecek kadar zayıf olmasına rağmen sıcaklık biraz yüksek. Kıyıdan kürek çekerek sırasıyla Mürefte, Eriklice’yi arkamızda bırakarak Hoşköy’e kadar geldik. Normalde Hoşköy’de konaklamayı planlıyorduk fakat saat daha 12 olduğu için kıyıda gölgede biraz mola verip Uçmakdere’ye doğru devam ettik.
Marmara’nın kıyıları Ege ve Akdeniz kıyılarından çok farklı. Deniz derinliği metrelerce sonra artıyor. Neredeyse şimdiye kadar tüm Marmara kıyısını 2-3 metre derinlikte geçtik. Sahil boydan boya tarla kaplı. Tarlaların bittiği yerde siteler başlıyor.

image

image

image

Hoşköy’ü geçer geçmez, Trakya’nın ünlü Ganos dağlarının denizle buluşmasından dolayı sahil şeridi bu bölgede değişti. Bize de bu buluşmadan doğan mükemmel manzarayı seyretmek kaldı. Ganos dağlarının arasında kalan aynı zaman da yamaç paraşütü merkezi de olan Uçmakdere’ye vardığımızda saat 4’e geliyordu. Karaya çıkıp çadırımızı kurduk dinlendik derken hava kararmaya başladı.

image

image

image

Ertesi gün sabah erkenden Ganos Dağları eteklerini solumuza alıp Tekirdağ’a doğru kürek çekmeye başladık. Mükemmel dağ manzarasını izleyerek Kumbağ’a geldik. Kumbağ’dan sonra tekrar aynı manzara devam etti bu sefer tarlalar değil, sırf tatil köyleri var. Kumbağ’da kısa bir serinleme molasından sonra büyük limanı geçip Tekirdağ’a doğru yol aldık. Tekirdağ’ın merkezindeki iki büyük limanın önünden geçerken biraz trafik sıkışlığı yaşadık. İki büyük tankere ve Avşa – Tekirdağ feribotuna yol verdikten sonra Tekirdağ çıkışındaki denize yakın bir pansiyona geldik. Karaya çıktığımızda saat 4’e geliyordu.

image

image

image

image

image

Aşırı sıcakların altında iki günlük yoğun tempodan sonra bir gün Tekirdağ’da kalma kararı verip, Tekirdağ’ı gezmeye başladık. Tekirdağ ve çevresinin tarihi, çok bilinmese de 8 bin yıl öncesine kadar dayanıyor. Fakat günümüze o tarihlerden çok bir şey kalmamış. İlk olarak Tekirdağlı olan Namık Kemal’in evini sonra Macar Prensi Rakoczi’ni evini ve Arkeoloji müzesini gezdik.

image

image

Ertesi gün Trakya’dan ayrılıp yine tatil sitelerin önünden yavaş yavaş kürek çekmeye başladık. Hayatımda bu kadar çok tatil sitesini herhalde bir daha hiç görmem. Tatil sitelerinin önünden geçerken denize girenlerin arasından geçerek ilerlediğimiz için bütün gün yüzenlerle sohbet ederek kürek çektik.
Bu arada Tekirdağ – Marmara Ereğlisi arasında onlarca vatos gördük. Yaklaşık yarım metre büyüklüğündeki vatoslara yaklaşınca hızla kumdan çıkıp kaçtıkları için fotoğraflarını çekemedik.

image

image

image

image

image

Öğleden sonra yine gölgede kısa bir serinleme molası verdik ve yola devam ettik. Moladan sonra saatlerce kürek çektik. Konaklayacağımız kamp alanını bir türlü bulamadık. Üstüne karşı rüzgar iyice arttı. Deniz tanrısı Poseidon ile cansiparane bir şekilde mücadele ederken yorgunluktan öldük bittik. En sonunda vardık derken aradığımız kamp alanı o koyda da çıkmadı. Kanoları sahile çekip dinlenirken, kara kara ne yapacağımızı düşünüyorduk. Bir amca geldi. Sohbet etmeye çalıştı. Yorgunluktan pek yüz vermedik. Su getireyim dedi. İstemedik. ” bari kahve yapayım onu için beya” dedi. Döndüm amcaya baktım. O an için bir kahve hiç fena olmazdı. “Tamam” dedim. “heh şimdi oldu beya” dedi ve sevinçle eve kahve yapmaya gitti. O an anladım amcanın kim olduğunu. İyilik tanrısı Salih amcaydı. Türk kahveleri yapıp getirdi. oturduk içtik. Salih amca Gümülcine’den İstanbul’a yerleşmiş. Emekli olunca da Marmara Ereğlisi’ne gelmiş. “biz misafiri çok severiz.” diyor ve ekliyor ” burayı aklınızda tutun, dönüşü kano ile yaparsanız, uğrayıp kahvenizi için.” Bir kahvenin 40 yıl hatrı olur derler ya o kahvenin ömür boyu hatrı kalacak. Hayatımda ondan güzel kahve içeceğimi sanmıyorum. Kahvenin üzerine sıcak bir sohbetten sonra sanki sabah yeni kürek çekmeye başlıyormuş gibi kuvvetle küreklere asıldık. Kamp alnını bulduk mu? Hayır bulamadık. Ama iyilik tanrısı Salih amca ile tanıştık. İnsanın zor zamanında yetişen biri olması ( ister hızır deyin ister iyilik tanrısı Salih Amca) ne mutlu… Teşekkür ederiz Salih Amca…
Salih amcayla vedalaştıktan sonra karşı rüzgara kürek çekerek bir sonraki koyda bir otel bulup plajına çıktığımızda saat 6’ya geliyordu. Bu bölgede otel, pansiyon ya da kamp alanı dışında çadır kurabileceğimiz yer neredeyse yok. Bütün sahil tamamen dolu.

image

Marmara Ereğlisi’ne çok yakında olan otelden sabah erkenden yola çıktık. O gün rüzgar karşıdan 4-5 knot gösteriyordu. Her halükarda yola çıktık. Büyük limanın açıklarından dolaşıp Marmara Ereğlisi’nin önlerine geldiğimizde dalga boyu 2 metreyi geçince biz de çok fazla yol almadan Marmara Ereğlisi’nin önündeki büyük koya girip rüzgarın biraz dinmesini bekledik. Yaklaşık 3 saat sonra rüzgar pes etmedi biz pes ettik ve o geceyi Marmara Ereğlisi’nde geçirdik.

image

image

Sabaha doğru yağan sağanak yağmura sevinsek mi üzülsek mi karar veremedik. Bir taraftan bir haftadır süren yakıcı sıcaktan biraz serinlemiştik ama kürek çekerken de yağmur yağması çok hoş olmuyor. Öğlene doğru rüzgar çok şiddetlenecekti fakat çok mesafe olmadığı için yola çıktık. Tepemizde yağmur bulutları olmasına rağmen bir damla yağmur yemeden saat 12 gibi Silivri’ye vardık. Artık turun son şehri olan İstanbul’un il sınırına girdik.

image

image

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s