Kuşadası’nın Davutlar mevkine geldiğimizde orada yaşayan Fikret Amcam ve kuzenim Atacan otelde bizi ziyaret ettiler ve fazlalık olan bazı eşyalarımızı aldılar. Yolculuğun 54. Gününe gelmiştik. Bir kaç defa kullandığımız kano yelkeni, çapa, torba duş, pense gibi malzemeler çok gerekli olmadığını anladık ve amcamlara verdik.
Davutlar’da kaldığımız Sun Connect otelinden sabah 6 gibi kalkıp Kuşadası’nın diğer ucuna gitmek için kürek çekmeye başladık. Öğleden önce Kuşadası’nı ikiye ayıran burnu geçip Güvercin Ada’ya geldik. Bir süre Kuşadası’nın açıklarında durup fotoğraf çektirdik. Rüzgar hafiften artmış 3-4 knota çıkmıştı.
Kuşadası’nda batırılan Boing uçağının üstünden geçip Pamucak’a doğru giderken, yolda yanına uğramaya gittiğimiz üniversiteden dostum Tağmaç’ı gördük. Dalıştan dönüyorlarmış. Daha sonra Tağmaç’ın dalış okulunda mola verdik. Bir saatlik bir sohbet eşiğinde çay ve kahve içip yolumuza devam ettik. Kalacağımız otel Richmond Ephesus da aynı koyda olduğu için Tağmaç’ın yanından ayrıldıktan sonra 20 dakika içinde otele vardık. Böylece Aydın il sınırını geçip İzmir il sınırına varmıştık.
Pamucak’tan ayrılırken bizi uğurlamaya Kuşadası Liman Başkanı Yaşar Karabacak Bey geldi. Yola çıkmadan önce bir süre lobide sohbet edip. Yaşar Bey’in getirdiği hediyeleri aldık. Yaşar Bey spora, turizme ve denize gönül vermiş bir insan. Büyüklerimizden böyle bir destek görmek ve aynı düşünceleri taşıdığımızı bilmek bize ayrı bir onur ve güç veriyor. Yaşar Bey’e ziyareti, bize verdiği desteği, samimi sohbeti için çok teşekkür ederiz.
Biz denize açıldığımızda Tağmaç da dalgıç ekibi ile bizi denizden uğurladı ve Özdere’ye doğru kürek çekmeye başladık. Başlarda çok sakin olan deniz, yaklaşık 4 knot rüzgar ile biraz dalgalansa da Özdere’ye yaklaştığımızda çarşaftan daha düz oldu. Bazı yerler vardır, ilk görüşte oralı olursunuz, oradan ayrılmak istemezsiniz. Özdere de aynen öyle bir yer. Kayaların denize uzanışı, adaların duruşu ve kumsalın güzelliği ile Özdere tam bir cennet. Konumundan dolayı deniz durgun olması Özdere’yi kano için ideal bir yer yapıyor. Özdere’de bizi ağırlayacak olan Paloma Pasha otelinin kumsalından çıktık. Odalarımıza yerleşip dinlendik.
İstemeyerek de olsa Özdere’den saat yedi gibi kürek çekmeye başladık. Gökyüzünün sağında solunda yağmur bulutları ve gök gürültüsü olsa da deniz durgundu ve tepemizde bulutlar yoktu. Gümüldür’ü ve kayalık burnu geçip Seferihisar vardığımızda saat ikiye geliyordu. Türkiye’nin ilk yavaş şehir ünvanını alan Seferihisar’ın, tarihi Sığacık limanının Akkum plajından karaya çıktık. Plajın hemen arkasında belediyenin boş arazisinde ağaçların altında çadırımızı kurduk.
Sabaha doğru, bir kaç gündür kaçmayı başardığımız sağanak yağmura yakalandık. Islak ıslak hazırlıklarımızı yapıp 7 gibi yola çıktık. Çok uzak olamayan Demircili Koyu’na 10 gibi vardık. Demircili Koyu üç plajın yan yana üçgen şeklinde sıralanmasından oluşan harika bir koy. Çadırlarımızı kamp alanında bir yere kurup kendimizi denize attık. Gezi boyunca İrfan sık sık denize girse de Demircili Koyu benim denize girdiğim nadir yerlerden biri oldu. Çevremizi saran beyaz bulutlar kararmasıyla denizden çıktık. Oradakilerin söylediğine göre 70 -80 km uzaklıktaki İzmir’e ceviz büyüklüğünde dolu yağmış.
Demircili’de bir damla yağmur yemeden sabah erkenden kürek çekmeye başladık. Yine çevremizde yağmur bulutları ve gök gürültüsü sesi vardı. 1-2 knot arka rüzgarı ile Alaçatı’nın önünden geçip bir kamp alanında konaklamak için karaya çıktık. Rüzgarın 15 knot göstermesinden dolayı kamp alanında bir gün fazladan kaldık.
İzmir’de sağanak yağmurdan dolayı oluşan afet gecesi biz de gece yağmura yakalandık. Gece 3 saat yağan yağmurdan sonra rüzgar dindi. Sabah etkenden ıslak ıslak kürekleri çekmeye başladık. Sakız Adası’nı sağımıza alıp Çeşme’ye doğru ilerlerlerken güneş açtı. Saat 12 gibi Çeşme’ye vardık. Çeşme’de bizi Çeşme Marina Genel Müdürü Can Bey ağırladı. Etkin projeleri ve sıcak personeli ile Türkiye’nin sayılı marinaları arasında olan Çeşme Marina’da odalarımıza yerleştik. Bize gösterdiği misafirperverlik, samimiyet ve desteği için Can Bey’e ve Didem Hanım’a sonsuz teşekkürler.