Patara’nın batı ucunda geçirdiğimiz günlerden sonra nihayet fırtına dindi. Bizi günlerce ağırlayan Green Patara Park’tan ayrılma zamanı geldi. Büyük bir misafirperverlikle bizi ağırlayan, bir istediğimizi iki etmeyen Komutanıma ve mükemmel yemekleri için Ahmet’e sonsuz teşekkürler edip yolumuza devam ettik.
Bir sonraki rotamız Cennet ya da Kabak Koyu olacaktı ama günlerdir yeterince dinlenince hızımızı alamadık, havanın da güzelliği ile 32 km kürek çektik. Saat 3 gibi Ölüdeniz’in en doğusundan kumsala çıktık ve çadırımızı kurduk. Üniversite arkadaşım Olcay ile buluştuk. Bir kaç ihtiyacımız vardı. Elinden geleni yaptı. Yardımlarından dolayı sonsuz teşekkürler.
Yamaç paraşütüyle, Kelebek vadisiyle, lagünüyle eşi benzeri olmayan Ölüdeniz’den ertesi gün sabahtan ayrıldık. Neredeyse çarşaf gibi olan denizde Fethiye körfezini geçip Göcek’in açıklarında bir ıssız bir kumsala vardık. Burunlardan geçerken birinin arkasında siyah bir kumsal bulduk. Göcek’in açıklarında ıssız kumsala yaklaşırken 10 metrelik bir yelkenlide o koya yanaştı. Emekli üç Alman, teknesiyle tatile gelmişler. Bizi akşam yemeğine davet ettiler. Biz de tabi ki bu fırsatı kaçırmadık. Akşam yedi gibi kano ile yata geldik. Hayatımızda boyunca unutamayacağımız bir yemek yedik ve çadırımıza döndük.
Ertesi gün komşularımıza vedalaşıp Dalaman havaalanına kadar kürek çektik. Dalamana yaklaşınca biraz rüzgar artsa da havaalanının yanındaki dereye rahatça girip karaya çıktık ve saat 2 gibi çadırımızı kurduk.