Demre kumsalından sabah erken saatte yol alarak Türkiye’nin en güzel kano rotasına kürek çektik. St. Nicholas Kilisesinin ucundan Andriake limanından geçip Kekova’ya vardığımızda denizden esen rüzgar şiddetini arttırmaya başladı fakat biz Kekova iç denizine girmiş olduk. Kekova gerek yerleşim yeriyle gerekse deniziyle gerçekten muhteşem bir yer. Simena Kalesinin bulunduğu Kaleköy’de kalacağımız pansiyonun iskelesine kanolarımızı yanaştırıp, odalarımıza geçtik. Kaleköy kara yolu ile ulaşımı olmayan bir yer. Her pansiyonun cafenin kendi iskelesi var. Yerleşim yerleri birbirine çok yakın ve yollar daracık.






Ertesi gün Kekova’daki antik kentin etrafında kanoyla tur attıktan sonra bir sonraki mola yerimiz olan Ufakdere koyuna gittik. O günlerde hakim olan hava durumu o gün için de geçerliydi. Sabah erken saatlerde sakin olan hava öğle vakti şiddetlendi. Ufakdere, Likya yolu ve Kaş – Adrasan kano turları güzergahı üzerinde adı üstünde ufak bir koy. Biraz mahrumiyet bölgesi fakat muhteşem bir yer.





Sonraki gün Ufakdere’den Kaş’a geldiğimizde hava biraz bulutlanmaya başladı. Beklediğimiz yağmur çok yaklaştığının işaretlerini veriyordu. Kaş’ta bizi Hera Hotel ağırladı. Hera Hotel, Kaş ve Meis Adası manzarası ile çok güzel bir konuma sahip. Ayrıca Başta İbrahim Beyin ve güler yüzlü personelinin misafirperver tutumları ile oldukça sıcak bir atmosferi var.



Karya ve Likya arasında stratejik konumu ve 2000 yıldan eski tarihiyle Kaş önemli bir turizm noktası. Yapılabilecek aktivite çeşitliliği ve çarşısındaki o sıcak atmosferi ile bizi bir kez daha büyüledi.




Kaş’ta bir çok fotoğraf çekip keyifli dakikalar geçirdikten sonra ertesi gün erkenden yola koyulmak için hazırlıklarımızı yaptık fakat yeni gün bizi yağmur ile karşıladı. Bir gün öncesinden baktığımız hava durumu raporlarına göre sabaha doğru yağmur kesilecekti fakat tahminler tutmadı ve neredeyse tüm gün yağmur yağdı.

