Kaş’ta yağmurun dinmesini beklerken bol bol dinlendik. Nihayet yağmurun dindiği ve rüzgarın sakinleştiği günün sabahı saat 7 gibi Küçük Çakıl Plajından denize açıldık. Tam kürek çekmeye başlarken sağımızdaki Kaş marinadan sahil güvenlik yanımıza yanaştı. Şimdiye kadar karşılaştığımız ilk sahil güvenlik oldu. Ne yaptığımızı sordu. İstanbul’a gittiğimizi söyleyince biraz şaşırsalar da projeyi açıklayınca koyu bir sohbet başladı. Kimlikleri alıp GBT soruşturması yaptılar sonra yolumuza devam ettik.

Güzel sakin bir havada kürek çekerek Kaputaş Plajına vardığımızda rüzgar biraz artmaya başladı.Yarım metre dalga ile karaya çıktık. Kaputaş Plajı çok büyük bir plaj olmadığı için çok bir şey yapmadık. Gölgede kitap okuduk, dinlendik. Kaldığımız süre boyunca bir çok ziyaretçimiz oldu. Bir sürü Türk dışında bol miktarda Fransız, Alman, İngiliz ve Çinli sürekli plajı ziyaret etti. Hatta sohbet ettiğimiz kişilerden bir çift İngiltere’den yola bisikletle çıkmışlar ve Çin’e kadar gideceklermiş. En güzel sohbeti de düğünden dönen çok tatlı üç Türk çiftle yaptık. Rüzgardan dolayı üç gece Kaputaş’ta yattık. Son günü akşamı yani 17 Nisan akşamı İrfan’ın yaş gününü kutladık.

Gök gürültülü sağanak yağmurlu bir gecenin sabahında rüzgar biraz sakinleşince Kaputaş Plajından ayrıldık. Kalkan’ı açıktan geçerken şiddetli kafa rüzgarına karşı kürek çektik ve saat 12 gibi Patara Plajının ucundaki burnu geçip Patara plajına vardık. Patara plajı 18 km uzunluğu ile dünyanın en uzun ve en güzel plajlarından biri. Yarı çöl, yarı deniz haliyle oldukça ilginç bir yer.