Bir gün önce yaşadığımız uzun ama zevkli yolculuk sonun tanıştığımız aile ile sabah erkenden buluşmak için 5 buçukta kalktık. 6 da lobide buluşup Alamut Kalesinin yolunu tutacaktık. Ben, Nermin, Mahtap ve Muhammed bir arabaya, Bita teyze, Behram amca, Mehdi ve Ali de diğer arabaya binip, iki araba yola koyulduğumuzda saat 6 buçuktu. Şehri arkamızda bırakıp Elburz dağlarına tırmanmaya başlarken uyku sersemliğimiz yerini neşeye bıraktı. Arabada hem sohbet edip hem manzaranın tadını çıkarttık. Hatta Muhammedin çok sevdiği bir şarkı olan “Bu akşam Ölümü” şarkısına yapılan Türkçe ve Farsça düete eşlik edip, video bile çektik.


Bir köye yaklaştığımızda ilk molamızı verdik. Muhammed ve Mehdi hemen arabanın arkasındaki malzemeleri çıkarttı ve bir çardağa yer örtüsünü serip kahvaltıya oturduk. Bu arada bir yerden sipariş verdikleri menemen de geldi. Güzelce kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra tekrar yollara düştük. Alamut kalesine doğru hiç durmadan ilerledik. Kalenin hemen eteklerinde Alamut Vadisindeki küçük bir köyde arabayı bırakıp yaklaşık 1 km tırmanmaya başladık. Bu arada Alamut kalesi girişi turiste 15 bin tümen, yerliye 2.5bin tümen. Bita teyze bu duruma itiraz etse de görevliyi ikna edemedi. Bizim paralarımızı da verdi ve yola devam ettik.




Hakkındaki bilgilerin çoğu rivayete dayanan Alamut Kalesi, Kazvin’in 120 km kuzeyinde Elburz dağlarında yer alır. Yüzyıllar önce Deylem Kralı, Alamut vadisinden geçerken kendisine bir kale yaptırmak ister. Kartalını göğe bırakır ve seyretmeye başlar. Kartal, bir süre gökyüzünde dolaşıldıktan sonra büyük, sarp bir kayalığın üstüne konar. Kartal yuvasını içgüdüsel olarak en güvenli noktaya yapmak istediği için Kral kartalın konduğu yere bir kale yaptırır. Kale o kadar güvenlidir ki yüzyıllar boyunca kimse kaleyi ele geçiremez.



Hikâyenin ikinci bölümde Alamut Kalesinin efsaneleştiği kısımda Hasan Sabbah devreye girer. Ünlü şair ve bilim adamı Ömer Hayyam, döneminin en güçlü vezirliğini yapıp üstüne gelecek kuşaklar için Siyasetname’yi yazan Nizamülmülk ve Hasan Sabbah üç arkadaşken, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk’ün arası açılır. Hasan Sabbah kendi tarikatını kurmaya çalışır. Bunun için Kendine güvenli bir yer ararken Alamut Kalesini bulur. Kaleyi bekleyen görevliden 3000 altın dinara kaleyi alır. Alamut Kalesini baştan aşağı düzenler, kanallar, kuyular açar, depolar, sığınaklar inşa eder. Alamut Kalesini kendine mesken yapar. Öyle ki orada yaşadığı 34 yıl boyunca kalenin ve kurduğu tarikat olan Haşhaşi tarikatının ünü tüm dünyaya yayılır. Hasan Sabbah, Alamut kalesinde dünyanın ilk suikast birliğini kurar. Canını alamayacağı hiç bir kimse yoktur artık. Yapacağı suikastları en ince detaylarına göre planlar. Müritleri de bu ince hesapları harfiyen uygular ve işini tamamlar. Suikastlar herkesin gözü önünde olur ve suikastçı işini bitirdikten sonra halkın kendisini linç etmesini bekler. Böylece namının daha da yayılacağını, mürit sayısının daha da artacağını düşünür. Bunun yanında en yaygın rivayet ise müritlerin Hasan Sabbah’a bağlılığıdır. Hasan Sabbah, Alamut kalesine gelen misafirlerine gösteriş yapmak için önlerinde seçtiği bir kaç kişiyi işaret eder ve işaret edilenler hiç düşünmeden kendini kaleden aşağı atar. Bu efsanevi kalenin sonu da Hasan Sabbah’ın ölümünden yıllar sonra Moğolların istilası ile gelir. Moğollar bu kaleyi uğursuz sayıp ele geçirdiklerinde taş taş üstüne bırakmazlar.


Hasan Sabbah ve Alamut Kalesi ile çok fazla bilgi ve belge olmadığı için hala tartışılan bir konu olmaya devam eder. Hasan Sabbah iyi biri midir? Kötü biri midir? Kimine göre Hasan Sabbah, İslam’ın koruyucusu yiğit mert bir savaşçı. Kimine göre ise dünyanın ilk ve en gözü kanlı terör örgütü lideri. Kimi ne göre Hasan Sabbah, müritlerini hak yolunda ölmeyi kutsal kılarak inandırmış, Kimine göre de haşhaş ve güzel kızlarla kandırmış. Bu kadar bilinmeyen içinde kesin olan bir şey varsa o da yüzyıllardır dilden dile dolaşan, birçok kitaba konu olan Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah efsanesinin hala insanların ilgisini çektiğidir.



Biz de bütün bu efsanenin büyüsü içinde koca Alamut kalesine tırmanmaya başladık. Yaklaşık 20 dakikalık tırmanma ile büyük dik kayalıkların üstüne Alamut kalesine vardık. Alamut kalesine çıkış tek bir yoldan mümkün. Bu da kale savunması için çok büyük bir avantaj. En tepeye çıkıldığında iki yanını çevreleyen dağların ve uçsuz bucaksız Alamut vadisi manzarası mükemmel. İran’da en çok görmek istediğim yerlerden biri olan ve hakkında birçok kitap okuduğum Alamut Kalesinde manzaranın tadını çıkartırken bu kaleden ve bu vadiden kimlerin gelip geçtiğini, yaşanan olayları düşünmek, kimsenin ele geçiremediği kaleye girmek insanı büyülüyor.



Kaleden günümüze çok bir şey kalmamış. Kuyular, cami kalıntısı iç kısımlarında bazı harabe odalar ve tepede bazı kalıntılar o dönemi gözümüzde canlandırmaya yetmiyor. İşin güzel tarafı İran Hükumeti tadilata başlamış.

Kaleden aşağı inip Kazvin’e doğru yola çıktık. Daha doğrusu biz direk Kazvin’e doğru yola çıktığımızı sanıyoruz ama yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra öğle yemeği yemek için bir restorana giriyoruz. Behram Amca bir kez daha elimizi cebimize attırmıyor. Öğleden sonra saat 3 gibi tekrar yola koyulduğumuzda gezimiz daha bitmedi. Yol üzerindeki Giamut gölüne uğradık. Çevresi sazlıklarla çevrili dağların arasında kalmış, küçük ve şirin bir göl olan Giamut gölü çevresinde biz de diğer misafirler gibi piknik örtüsünü serip piknik yaptık. Nargile içtik, uyuduk, gölün çevresinde yürüdük, sohbet ettik fotoğraf çektik.



Akşam 6 gibi yola çıktığımızda hava kararmak üzereydi. Yaklaşık 3 saatlik yolculuktan sonra Kazvin’e vardık. Behram amcalar direk Kerec’e geçecekleri için bizi Kazvin girişinde indirdiler. Muhammed o arada bize taksi ayarlayıp oteli tarif etmiş. Üstüne bir de parasını ödemiş. “Misafirin parası burada geçmez” diyerek bütün gün elimizi cebimize attırmamalarından, üstüne bir de taksi parasını vermelerinden dolayı Türkiye’de unutulmaya başlayan misafirperverliği yaşamanın mutluluğu içindeydik. Behram amca, Bita teyze, Muhammed, Mahtap, Mehdi ve Ali ile son derece duygusal bir vedalaşma yaşadık. Telefonlarımızı, adreslerimizi aldık, sarıldık, öpüştük Bir daha görüşmek üzere vedalaştık.


Bu misafirperver, sıcakkanlı aileye, asla unutamayacağımız bir gün yaşattıkları için, unutmaya yüz tutmuş insanlık duygularını bir kez daha yaşattıkları için bir kez daha sonsuz teşekkürler ederim.
hep merak etmiştim alamut kalesini bu bilgileri bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim ayrıca görsellerle desteklemeniz mükemmel..
Mükemmel bir yazı. Elinize ayağınıza sağlık. İyi ki gidip gezip o aileye misafir olmuşsunuz. Ben bile çok heves ettim