Bir zaman makinesi var mıdır? Bu tamamen bilim adamların cevaplayabileceği bir soru. Peki, zaman makinesine binip geçmişe yolculuk yapma hissini yaşayabilir miyiz? Bu sorunun cevabına gönül rahatlığı ile evet diyebilirim. Zaman makinesine binip eski çağları ziyaret etme hissi veren birçok yer var. Bunlardan biri Bulgar ( Bolgar) Şehri.
Kazan’dan yola çıkıp, ufka kadar uzanan buğday tarlalarının arasından, kürdan gibi dümdüz göğe yükselen ağaçlardan oluşan uçsuz bucaksız ormanlar içinden geçip, ip gibi dümdüz yolda 150 km kadar doğuya doğru ilerlerseniz, kendinizi eski çağların bir vaktinde Bulgar şehrinde bulursunuz.

640 Yılında bir Türk topluluğu olan Önbulgarların (Onogurlar) kurduğu Büyük Bulgarya Hanlığı, Hazar Hanlığı tarafından yıkılması sonucunca ikiye ayrılırlar. Birinci kısım şimdiki Bulgaristan’ın olduğu yere göç eder ve Tuna Bulgarları ismini alır. İkinci kısım ise İdil (Etil) nehri ile Kama nehirlerinin kesişme noktasının yakınlarına göç eder ve İdil Bulgarları ismini alır. İdil Bulgarları göç ettikleri yere Bulgar şehrini kurarlar. Zamanla burası büyür ve önemli bir ticaret merkezi olur. 8. Yüzyılda Müslümanlığı kabul eder. Tarihte ilk kurulan Müslüman Türk devleti olarak anılırlar. Ticaretin önemli bir merkezi haline gelince başta Rus çarlığı ve Kazan hanlığı olmak üzere birçok medeniyetle savaşır. Nihayetinde Kazan Hanlığı tarafından yıkılır ve tarihe karışır.

Yakın tarihte Rus Çarlığı tarafından bu bölgeye çiftçileri yerleştirmiş. Çiftçiler tarihi mirasa talan etmeye başlamış. Bunun üzerine Unesco tarafından korumaya alınmış ve kazı ve yenileme çalışmaları başlamış.


Günümüzde Unesco’nun, Rusya’nın ve Tataristan’ın birleşmesi ile yapılan kazılarda ve yenileme çalışmalarında bölgenin limanı, hamamı, camileri, evleri, meydanları ve daha birçok yapı gün ışığına çıkmış. Limanın yanına, çevre kazılarından çıkan değerli eserleri sergilediği ve o dönemin canlandırmasını yaptığı büyük bir müze açılmış. O dönemden kalan Keçe minareyi, Katedral Camiyi, Han türbesini, şehir limanını, şehir hamamını ve buna benzer birçok tarihi yapı yenilenmiş.



İnsan, uçsuz bucaksız bozkırlarda yüzyıllar öncesinden kalan caminin avlusunda dolaşırken, limanında kama nehrini izlerken, hamamdaki havuzların içindeyken, bedeni günümüzü yaşasa da hisleri yüzyıllar önceki çağları gezmeye gidiyor.





Bulgar’a gelmişken biraz ilerisine Ak Mescit Camisine ve Ekmek müzesine uğramadan olmaz. Yakın bir zamanda açılan Ak Mescit Camii ve yanındaki Külliyeleri oldukça ihtişamlı ve estetik olmuş. Önündeki uzun havuzdan ilerleyip camiye yaklaşıldığında insan büyüleniyor.


Ekmek Müzesi, Tatarların çok önem verdiği buğdayın ve buğdayın ekmeğe dönüşünün sergilediği bir müze. Müze Tatar köyünde yaşayan bir değirmencinin o dönemdeki hayatını ve yaşam alanını canlandırmalarla, uygulamalarla gösteriyor. Müze çıkışında değişik ekmeklerin satıldığı bir cafe var. Müzede ekmeğin önemini, değerini ve ne zorluklarla yapıldığını öğrendikten sonra o cafeden alınan ekmeği yerken ekmek gözünüzde kutsallaşıyor.




Bulgar, Kazan’dan kara yolu ile yaklaşık üç saatlik bir mesafede. Bulgar’a özel arabalarla gidilebilir, Kazan’dan günlük otobüs turları ile de gidilebilir. Ayrıca yazın, Kazan’dan başlayan, Volga Nehri üzerinden Bulgar’a giden günlük tekne turları düzenleniyor.
