Tam adı “Krung Thep Mahanakhon Amon Rattanakosin Mahinthara Yuthaya Mahadilok Phop Noppharat Ratchathani Burirom Udomratchaniwet Mahasathan Amon Piman Awatan Sathit Sakkathattiya Witsanukam Prasit” olan, her yerde farklı ismi kullanılan, melekler şehri Bangkok.
İsmi gibi kendi de karışık olan Bangkok’a 11 saat rahatsız bir otobüs yolculuğundan sonra sabah 5’te geldim. Daha doğrusu şoför bizi bir yol kenarında attı. Herkes uyku sersemi, sağa sola çil yavrusu gibi dağıldı. Ben de bir taksiye bindim. Gecenin köründe başka bir şansım yok. Taksi beni 200 bahta otele götürdü.

Otelin adı Sawasdee inn, geceliği 658 baht. Bangkok’un en canlı caddesinin yanında. Görevli, gecenin bir vakti geldiğim için benden 300 baht istedi. Ya da 12’ye kadar kapıda bekleyeceğim. Tabi ki o yorgunlukta verdim ve odama geçip yattım.
10 gibi uyanıp şehri haritalardan tanımaya çalıştım. Haritalar oldukça karışık. İşin içinden çıkamadım. Otelden çıktım. Bir turist information’a uğrayıp şehir menüsüne baktım. Menüde bol bol tapınak var.


Şehrin en büyük turistik yeri olan Garnd Palace’a ve Wat Phra Kaeo’ya şortlu olduğum için giremedim. Hemen yanındaki Wat Pho’ya girdim. Yani yatan buda. Giriş 50 baht. Kocaman devasal bir buda yan gelmiş yatıyor.


Oradan, seyyar satıcıların arasından yürüyüp Chao Phraya nehrinin yanına geldim. Bu nehir şehrin ana nehri. Buna bağlı onlarca nehir var. Bunların arasında Bir deniz yolu ağı var.



Nehrin karşısında Wat Arun var. Buna gitmek için ya çok uzaktaki köprüyü kullanmak, ya da feribotu kullanmak lazım. Yaklaşık 2 dakikalık feribotu tercih ettim. Fiyatı da 3 baht.


Wat Arun diğerlerine göre biraz daha değişik bir tapınak. 80 metre yüksekliğinde komple her tarafı çinilerle süslenmiş bir tapınak. Ayrıca üst katlarına çıkıp şehir manzarası da seyrediliyor.


Daha sonrasında Bangkok sokaklarında turlamaya devam ettim. Sırası ile Giant Swing, Wat Suthat ve Gold Mount’a geldim. Gold Mount’a tırmandım. Burası da şehrin önemli tapınaklarından biri. Bunun da en tepesinden şehir çok güzel görünüyor.



Akşam üstü olduğunda otelin yolunu tutma vakti geldi. Otele gelmeden, şehrin en canlı caddesi olan Khaosan caddesine uğradım. Burası gerçekten çok canlı, cıvıl cıvıl bir cadde.



6 saat dolaştıktan sonra pilim sinyal vermeye başladı ve otele döndüm.


Bangkok’a gelirken, nasıl bir şehirle karşılaşacağımı bilmediğim için içimde biraz çekingenlik vardı. Fakat şimdi çok rahat söyleyebilirim ki Bangkok çok güvenli ve güzel bir şehir. Burada sizi tek rahatsız eden tuk tukçular. Dakikada bir tuk tukçu size “tuk tuk ister misin?” diye sorar. Onun dışında kimse rahatsızlık vermez. Her yer de turistler için “değerli eşyalarına dikkat edin” diye uyarı var. Sanırım yankesicilik biraz fazla. Onun dışında gönül rahatlığı ile gezilebilecek bir şehir.