Phuket’e gelir gelmez ayağımın tozu ile katıldığım cadılar partisinden sonra ertesi gün öğlene doğru uyandım. Gündüz gözüyle Phuket’i görmek için can atıyorum. Dün aldığım broşürlere göz attım. Burada yapılacak çok şey var. Phuket, Bodrum gibi çok dağınık ve büyük bir ada. Bir sürü gezilecek yer var. İşe kaldığım Patong Plajını keşfetmekle başladım.



Bu kadar büyük ve kalabalık bir tatil yeri daha önce görmedim. Sırf Patong Plajındaki sokaklarda gezmek için bile tuk tuk denilen küçük taksiler kiralanıyor. Ben tabi doğal olarak yürüyerek gezdim. Bir yandan gezerken diğer yandan gözüm kalacak güzel bir oteldeydi.


Biraz plajda, biraz ara sokaklarda, biraz ana caddelerde dolaştım derken, saat dördü buldu. Bu arada günlük sağanak yağışımızı da yedik, ıslandık. Fakat o ne olursa olsun sonuçta güzel bir otel bulmuştum. Ertesi gün o otele geçeceğim. Üstelik onun fiyatı 600 baht. Oda daha büyük ve şeriat kanunları işlemiyor.


Phuket, Tayland’ın orta batısında kalan dünyanın en ünlü adalarından biri. James Bond, The Beach filmlerinin ve Lost dizinin burada çekilmesi, adanın ününe ün katmış. Komple bütün ada yaklaşık Bodrum büyüklüğünde bir yer. Benim kaldığım Patong Plajı ise adanın en turistik ve kalabalık yeri. Denizi, güneşi, gece hayatı dışında ada da gezilecek çok fazla yer var. Üç beş gün ile bitecek bir ada değil. Gezilecek yerlerin arasında da oldukça mesafe var.




Patong Plajı Alanya şeklinde, Bodrum lükslüğünde, Kuşadası’nda ki kadar deniz aktiviteleri zenginliğinde, Marmaris kalabalığında, Türkiye de hiç bir yerle kıyaslayamayacağım kadar da seksi bir yer.Yani herşeyi içinde barındıran bir ada. Tam bir tatil adası. Zaten yoktan dünya çapında ün kazanmamış. Sessiz sakin bir tatil isteyenler adanın diğer taraflarına ya da başka adalara gitmek zorunda.

Ertesi gün hacı amcaya durumu güzellikle anlattım. Normalde beş gün olarak anlaşmıştım. Hacı amca Müslüman olduğum için (gerçekten öyle söyledi) bir sorun çıkartmadı. Yeni otelime geçtim. Burası daha büyük daha ucuz ve daha rahat bir yer.

Otele yerleştikten sonra banka sorununu halletmek için bir kaç bankamatik dolaştım. Bu arada bankada param olmasına rağmen bankamatik bana para vermiyor. Kredi kartı kullanıyorum fakat o da her yerde geçmiyor. Sonuçta halledemedim. Otelin yeme içmesini kullanıyorum. Dışarıdan bir şey alamıyorum. Sorun ne? Ben de çok merak ediyorum.


Para işiyle uğraşmayı bırakıp kendimi Phuket sahillerine attım. Akşamüstüne kadar Andaman Denizinin tadını çıkardım. Fakat Patong sahilinin denizi, kumsalı kadar güzel değil. Deniz berrak değil biraz bulanık ve akşamüstü dalga çıkıyor.



Güneş batmasına yakın akşam güneşin batışını kaçırmamak için fotoğraf makinemi aldım. Baştan sonra sahilde yürüyüş yaptım.




Hava iyice karardıktan sonra sahilden, kalabalık ışıl ışıl Phuket sokaklarına geçtim. Yürürken yol üstünde bir yemek sokağına girdim. Sokakta gezinirken timsah eti gördüm. Timsah eti görüp de kaçırır mıyım? Timsah eti yanında minik ahtapotlardan da yedim. Timsah eti, tavuk görünümlü kırmızı et tadında. Tadı gerçekten çok güzel. Yemekten sonra Putong’un en ünlü avm’si olan Jungceylon’a girdim. Jungceylon, Puket’in eski adıymış. Çıktıktan sonra günlük meyvelerimi alıp, otele döndüm. Bugünkü meyve menüsünde papaya, ananas ve muz var.



