Bu gün KL’de son günüm erkenden çantamı hazırladım. Resepsiyon çalışanlarının çantamı akşama kadar tutabileceklerini pek tahmin etmiyordum ama kabul ettiler. Çantayı bırakıp direk KL sokaklarına çıktım.

Yürüyerek çok merak ettiğim Little İndia’ya gittim. KL büyük mü? Küçük mü? Hala anlamış değilim. Haritayı baz aldığımda bazı yerler, örneğin Little India, yakın gibi görünüyor ama yürüyüş yaklaşık bir saatimi aldı. Uzun gelmesinde sanırım havanın fazlaca nemli olması da olabilir. Burada hiç hareket etmeden terleyebilirsiniz.


Bir kaç kere yanlış yerlere girip de kendimi Hint mahallesinin arka sokaklarında bulsam da merkezine ulaştım. Burası apayrı bir yer. Sanırım yerel yönetim de oldukça söz sahibi çünkü semt rengarenk. Kaldırımlarda, refüjlerde binalarda hatta yollarda bile rengarenk süsler var. Yaşayanlar hep Hintli. Dükkanlarını, evlerini komple Hint kültürüne göre yaptırmış. Bu mahalle beş duyu organına hitap ediyor. Sokakları rengarenk görüyorsun, Hint yemeği kokusu geliyor kokluyorsun, yemeği yiyerek tadına varıyorsun, kulağında Hint müzikleri geliyor duyuyorsun, bir de Hint kumaşından kıyafetler satan dükkana girince dokunuyorsun.




KL ağırlıklı olarak Müslüman bir ülkenin başkenti olsa da her türlü inançtan her türlü ırktan insanı bir arada barındırıyor. Öyle ki, ezan okunurken, Hindu tapınağında ayin sesi duyabiliyorsunuz ya da çan sesi de kulağınıza gelebiliyor. Biri çıkıp da yav şunların camisini, tapınağını, kilisesini taşlayayım demiyor. Herkes işinde gücünde ibadetinde. Ayrıca burada güvenlikte yüksek. Sokaklar da rahat rahat yürüyebiliniyor. İşsiz güçsüz tipler var tabi ki ama onlar da dönüp bakmıyor.


Hint Mahallesinden çıkıp tekrar merkeze, Çin Mahallesine geldim. Saat üç olmasına rağmen yağmur erken başladı. Bir yere oturdum kahve içerken hemen yağmur dindi. Arapların ağırlıkta yaşadığı Bukit Bingtan semtine doğru yürümeye başladım. Buraya da tahminimden çok çabuk vardım. 20 dakika yürüyüş mesafesi ile geldim. Arap deyince akla tabi para gelir. Burası da lüks bir yer olduğunu belli ediyor. Burada aradığınız her türlü lüks markayı bulabileceğimiz mağazalar var. Tam bir alışveriş semtine dönmüş.



Genel olarak bakıldığında, KL ‘de Tokyo gibi alışveriş şehri olma yolunda ilerliyor. Çok fazla alışveriş yapılabilecek mağazalar ve sokaklar var. Her türlü geleneksel ürünlerini çeşitlendirip pazarlayabiliyorlar.
Arap mahallesinde bir de Güney Kore restoranında yemek yedim. Beef fried rice diye bir yemek. Bayılıyorum pirince bir de böyle baharatlılarını bulunca affetmiyorum. Restorana oturdum yemeği söyledim. Baktım adam bana yiyecekleri ayrı ayrı çiğ olarak getirdi. Meğer ben pişirecekmişim. Garip garip yemeğe bakınca garson geldi, yemeğimi pişirdi. Çok lezzetliydi.


Arap mahallesinden Çin mahallesine geldiğimde akşam yedi olmuştu. Hotelin lobisinde oturarak, Çin mahallesinde dolanarak vakit öldürdükten sonra saat otobüs’ün kalkma vakti olan 23:30’a geldi. Sekiz saatlik yolculuk beni bekliyor.
