Japonya’da yaprakların ağaçtan dökülmesi arttı. Sonbahar kendini iyice hissettirmeye başladı. Bana yol göründü. Daha güneylere daha sıcaklara gitme vakti geldi. Daha önceden biletimi almıştım. 12:00 da Tokyo’ya uçacağım. Oradan 15:20 uçağı ile Filipinlerin başkenti Manila’ya gideceğim. Yol uzun.
Hiroşima’dan Manila’ya yolculuk 3 saat sürüyor. Fakat Hiroşima’dan kuzeye 1,5 saat Tokyo’ya yolculuk yapıp, Tokyo’dan Manila’ya 4,5 saat yolculuk yapmak daha ucuz. Bende vakit çok. Ucuz olanı seçtim. 848 tl’ye bileti aldım.
Japonya’da her şey saat gibi işliyor. Daha önceden hesapladığım gibi limuzine atladım hava alanına geldim. ( şimdi limuzin deyip açıklama yapmazsam, lüks seyahat yaptığımı düşünenlerin gözlerini yerinden fırlatırım. O yüzden açıklama yapıyorum.) Limuzin bizdeki Havaş gibi şehir ile havaalanı çalışan uygun fiyatlı otobüs servisi. Burada herkes limuzin diyor. Fiyatı 1350yen.


Hava alanına geldim her şey normal. Artık internetten aldığım biletlerde bir gerginlik yaşamıyorum. Uçağıma bindim ve Tokyo’ya Narida havaalanı iç hatlara geldim. Oradan koştur koştur dış hatlara geçtim. Birinci uçağım Japon hava yolları ile ikinci uçuşum Filipinler hava yolları ile.


Filipinler havayolunun check-in’e geldim. Kadın bana “ne zaman döneceksiniz?” demez mi? Dedim “ne zaman döneceğimi ne bileyim? ben gezginim beğenirsem çok kalacağım, beğenmezsem erken döneceğim. Bir ayı geçmem. Filipinlerde de yaşamaya niyetim yok.” Kızcağız “bana o zaman işlem yapamam” dedi. “Şefime sorayım” dedi. Şefi geldi açıklama yaptı. Filipinler hava yolları dönüş bileti olmadan ülkeye turist sokmuyormuş. Napalım? Ne edelim? Kadın bana ıslarla bilet almam gerektiğini söylüyor. Nereye alacağım? ne zaman alacağım? Durumu anlatıyorum anlamıyor. Aklıma ilk Endonezya geldi. Dedim Endonezya’ya gideceğim. Kendi sisteminden bir bilete baktı 615 lira. Çok pahalı dedim. Bu arada vakit ilerliyor. Mecbur kabul ettim. Kızamıyorum çünkü kadın çok şeker bir Japon. O gerginlikte şaka bile yapıyor. Yanlışlıkla benim için telefon konuşması yaparken tartının üzerine çıktı. 48 kilo. Bir taraftan telefonla konuşuyor, diğer taraftan bana gülüyor elindeki kağıtla tartıda çıkan kilosunu kapatıyor. Ben bu Japonlara gerçekten aşık oldum.
Bileti almayı kabul ettim ama bu sefer de kredi kartım 615tlyi çekmedi. Kadın uğraşırken, ben hemen internete girdim. Manila – Jakarta arasına uçak bileti aldım. Kadın başta inanmadı. Patronunu aradı. Vakit iyice azaldı. En sonunda, “iki biletim de yanacak biraz acele edin” dedim. Kadın beni mağdur etmemek için bana Filipinler’e gelince göstermem için deklarasyon imzalattı. “Bileti aldı ama biz kontrol edemedik siz edin.” diye üzerine not yazdı.
Bu arada şunu öğrenmiş oldum. Biz genelde bir ülkeye giderken sadece vize isteyip istemediğini soruyoruz. Fakat vize istemeyen bazı ülkeler başka bir şeyler istiyor. Onları öğrenmek gerekir. Mesela Japonya ve Filipinler ülkeye girerken kalınacak yerin adresini istedi. Japonya da kafadan bir yer sallamıştım. Burada ise zaten ayarlamıştım. Ayrıca buraya girerken uluslararası aşı karnesini istemesini düşünüyordum ama istemedi.

Ben koştur koştur. Gümrük kontrolüne gittim. Orada kadını gördüm bir kez daha teşekkür ettim. Başlarımızı eğiştik. Bir sorun yaşamadan uçak kapısına geldim. Yazması çok kolay ama gerçekten çok zor bir saat geçirdim.

Sonuçta Tokyo – Manila uçağına son dakikada bindim fakat bu sefer beni Filipinler’e alıp almayacakları sorusu başımın etini yedi.


Pasifik okyanusu üzerinde 4,5 saatlik bir uçuştan sonra Manila Havaalanına indik. Manila Hava alanının gümrük kontrolüne geldim. Gelmeden önce hasta olmadığıma dair imza attırdılar. Ve gümrük kontrolüne gelen herkesi bir cihaz ile ateşi olup olmadığını kontrol ettiler.


Yine gümrük polisi ile göz göze geldik. Ben tableti açtım. Her şeye hazırlıklıyım. Seni ülkeye almıyoruz geri dön dese bile şaşırmam. Baktım polis hemen mührü vurdu geçti. Polise işlemin bittiğini ve geçebileceğimi sordum. Polis geç dedi bende geçtim. Şu an Filipinler’deyim.
Bir ülke için ilk izlenim çok önemli. Ben Filipinler için havaalanında ilk notumu veriyorum. Felaket. Özellikle Japonya’dan sonra Filipinler gerçekten çok değişik.
Manila’ya geldiğimde akşam olmuştu. Biraz korkumdan biraz da toplu taşımanın düzgün olmadığından dolayı direk havaalanının güvenilir taksisine binmeye karar verdim. Biraz pahalı ama güvenilir. 1500 Filipin pezosu.
Taksi yolculuğu başlar başlamaz kelli felli taksi şoförü bana kadın pazarlamaya başladı. Çok iyi bildiği barlar varmış. Oralara gitmeliymişiz. Çok güzel bayanlar varmış. Onlara götürebilirmiş. Yol boyunca susmadı adam. En sonunda konu Müslümanlığa geldi de. Ben Müslümanım öyle şeylerle ilgilenmem dedim zar zor susturdum.
Akşam akşam Manila sokakları pek iç açıcı görünmüyor. Mahalleler biçimsiz, trafik kitlenmiş, caddelerde bir dünya evsiz yatıyor, sokaklarda yürüyen insanlar değişik.
Benim taksici bir türlü hosteli bulamadı. Sağa sola sola soruyor. Bir çek çek ile anlaştı. Bizi o götürecek. Ona 200 pezo para verdim. Yaklaşık bir buçuk saat sonra Hosteli bulduk. İyi ki güvenilir taksiye binmişim. Yoldan geçene binseydim ve önceden parasını anlaşmasaydım, o ara sokaklarda bir buçuk saat yolculukta erir erir biterdim artık.

Pink Manila Hostel bir penthouse. Garip bir binanın en üst üç katı. Birinci çatıda havuz etrafında palmiye ağaçları ışıklar, yanında bar ve lobi var. İkinci çatı katında kalacak yerler, üçüncü çatı katında ise gökdelenlere karşı hamaklar var. Bu kadar değişik bir hostelde ilk defa görüyorum. Eşyalarımı koydum. Havuz kenarındaki barda bira içerek günün stresinden kurtulmaya çalıştım.

Hostelde çalışan Filipinli kadınla sohbet ettik. Durmadan Arapça konuşuyor. Sonra Arapça bilmediğimi söyledim. Çok şaşırdı. Türk diye bir ırkın olduğunu ve bu ırkın Türkçe konuştuğunu söyledim. Bizim Araplarla hiç bir alakamızın olmadığını sadece dinimizin bir olduğunu söyledim. ( böyle bir şeyle de ilk defa karşılaştım.) Kadın sohbetin sonuna kadar hayretler içerisinde Türkiye ile ilgili sorular sordu.
Onur yazmaya ve gezmeye devam.İyi geziler.Öptük.
Sağol yengecim, benden de saygılar sevgiler 🙂