Çin, gelen misafirini daha ülke içine girer girmez şaşırtabilen bir ülke. Çin apayrı bir dünya. 1.4 milyar nüfusu ve konumu ile eşi benzeri olmayan bir ülke. Coğrafi özelliği olarak Türkiye’ye şu konuda çok benziyor; Kuzeyi apayrı bir çöl havası yaşıyor, batısı etnik gruplardan dolayı biraz karışık ve tehlikeli, ortası tam bir komünizmi yaşıyor ve klasik Çin atmosferini koruyor, doğusu bütün Çin’den ayrı tam bir küçük New York, güneyi ticaretin kalbi, güneybatısı tam bir mistik hava içinde. Hangi Çin’i istersen yaşa. Ben kuzeyini, ortasını ve doğusunu yaşadım.

Çin Seddi, yasak şehir, Tian An Men meydanı, dar Çin sokakları, parkları ve gökdelenleri gerçekten görülmesi yerler. Ama Çin’in o rahatsızlık veren duygusuna katlanmanız lazım. Çin’e gelmenizi her ne kadar tavsiye etmesem de bu görülecek yerleri görmenizi isterim. Seven tabi ki sever ona bir şey diyemem ama ben turist olarak gezerken kendimi en rahatsız hissettiğim yer oldu Çin. Ne kadar kendi çapımda küçük bir hayran kitlesi yaratsam da Çin’i çok sevmedim. 🙂
Kalabalık bence Çin’in en büyük sorunu. Bunun önüne geçmek için tek çocuk yapma sınırlaması var. Aklınızın alabildiği her yerde insan var kuyruk var. Tabi bu kadar insanı dize getirmek için polis var, asker var. Bir askeriye gibi her yerde yasak var, disiplin var. Bir de komünist rejim var ki hepsinin üstüne tuz biber ekiyor.

Çin gerçekten yasaklar ülkesi. Bu yasakları günlük hayatta sokaklarda hissedebiliyorsunuz. Bunun yanında en göz önünde olanı internet. Genelde dünya çapında çok kullanılan siteler zaten yasak onun dışında da bir arama motorundan bir şey arattığında resim kısmına giremiyorsun. Yerini tespit etmek için gps kullanamıyorsun. Benim sayfamda örneğin; sayfaya girebiliyorum ama bir şey yayımlayamıyorum. Bunların dışında internet çok yavaş. İnsan kendini ajan gibi hissediyor.

Güvenlik açısından bir sıkıntı yaşamadım. Ama ülkenin gelir dağılımının dengesizliğin dolayı fakir olan yerlerinden zengin olan yerlerine göç var. Bu da sokaklarda bir sürü tekin gözükmeyen kişilere rastlamanıza sebep oluyor. İlk dolandırıcılık vakasını burada yaşadım. İçinde darp olmadığı için çok moralimi bozmadım. Belki okurken beni saf olarak düşünebilirsiniz ama oradaki o anki ruh hali ile her şey değişik görünüyor. Son derece iyi hazırlanmış damardan giren bir tuzak. Tuzak olduğunu da daha sonra Pekin’de ve Şanghay’da aynı şekilde yaklaşan ve çay içmeye çağıranlardan dolayı anladım. Beni dolandıran çocuk hala bana mail atıyor. Cevap vermiyorum. Ama ben yine insanın iyi olduğunu düşünmeye devam edeceğim. Bu yazıyı Japonya’da yazıyorum. Burayı gördükten sonra insana karşı güvenim arttı. İnsana karşı saygım arttı. Ben iyi düşünmeye devam edeceğim. Bırakıyorum kötü insanlar kötü kalsın. Ve en büyük vukuatım bu olmasını umuyorum.

Çin malı konusuna gelince burada genelde bizim Çin malı diye bildiğimiz şeyler yok. Kaliteli güzel şeyler var. Teknoloji ve diğer ürünlerde çok ucuz bir şeye rastlamadım. Sadece bir iphone 6 gördüm. 1000 tl değerinde. Onu da kadın söylüyor zaten bunu biz yaptık diye.

Çin’de tam bir disiplini ve sıkı bir güvenliği kötü bir şekilde iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Eninde sonunda ben Çin’den çıkarken kurtuluyormuş hissi yaşadım. İki girişlik Çin vizesi aldım. Gezimin bundan sonrasında tekrar Çin’e geçip güneyini dolaşmak var. Ama bir daha Çin’e döner miyim bilmiyorum. Onu önümüzdeki günlerde karar vereceğim.


dolandırılma hikayesi nedir? 1 bardak çayı 50tlye falan mı içtin?
Yok. Dünkü yazımda yazdımya. Çocuk beni bir yere götürdü. Çaydı sakiydi biradı diye herşeyi söyledi hesap 1000yen geldi. Kafeyle anlaşmalıymış
belki okurken saf olarak görebilirsiniz falan demişsin de yazmamışsın.. bende merak etmiştim:)
Önceki gün yazmıştım. O yüzden tekrar yazmayayım dedim.