68 saatlik Sibirya yolculuğu 04-05-06/09/2014

Evde, mükemmel hazırlanmış bir sofrada rakı eşliğinde, sohbetin en derinlerine dalmışken, benim saatin bir olduğunu fark etmemle beraber masayı toplamadan apar topar çıkmamız bir oldu. Arabaya atladık ve hızla istasyona doğru ilerlemeye başladık. Zira istasyon eve biraz uzak, Rusya da trenler tam zamanın da kalkıyor. 20 dakika kala istasyona  vardık. Vagonu bulduk. Fotoğraflaşmalar, vedalaşmalar derken 68 saatlik Kazan’dan İrkutsk’a Sibirya yolculuğu başladı.

Ahmet ve arkadaşlarına bir kez daha teşekkür edip, en kısa zamanda tekrar karşılaşmayı diliyorum.

68 saatlik yolculukta insan ne yapar? Ben de tam olarak bilmiyorum ne yapar. Yaşayıp göreceğim.

Karşımda ellilerinde bir rus kadın oturuyor. Vagon açık ama ikisi bir tarafta, dördü diğer tarafta olmak üzere altı kişilik bölümler var. Şu an altı kişilik bölümde sadece o Rus kadın ve ben varım. O da benimle Kazan’da bindi. Sanırım o da benimle İrkutsk’ta inecek. Kadın yemek için kocaman bir valiz hazırlamış. Benim erzak listesinin yaklaşık bir on katı kadar.

Ahmet ile Ben
Ahmet ile Ben
Ben
Ben
Kazan tren istasyonu
Kazan tren istasyonu

4 Eylülde trene bindiğimde saat gece ikiydi. Trene biner binmez hemen yattım. Sabah 6 gibi uyandım. Tekrar yattım. Telefon çok akıllı olduğu için yerel saati kendi ayarlıyor. Saate baktım bire geliyor. Bir az önce sabahı yaşıyorduk. Bir anda öğlen oldu. O arada iki saat atmış. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım.

Trende herkese yatak, yastık, yatak kılıfı, yastık kılıfı, battaniye, battaniye kılıfı ve el havlusu veriliyor. Hepsi de tertemiz. Tuvaleti var. Yataklar arasında masa var. Normal yaşamı sağlamaya çalışmışlar. Arada trenin içinde tekerlekli satıcıları dolaşıyor. Cips, kola, çikolata, kek türü şeyler satıyorlar.

Yolda bir Tren istasyonu
Yolda bir Tren istasyonu
Sibirya'da bir köy
Sibirya’da bir köy
Bir köy daha
Bir köy daha

Manzarayı seyretmeye başladım. Belgesel gibi daha önce hiç görmediğim yerleri, Rusya’yı, sibirya’yı doyasıya izlemeye hazırım. Manzarayı ağırlıklı olarak ağaçlar oluşturuyor. Arada da köyler, istasyonlar, küçük göletler, sık sık demir yollarının direkleri hızla gözümün önünden geçiyor. Ama dediğim gibi ormanlar çok çok fazla. Uçsuz bucaksız ormanlar var. İnsan buradaki ağaçların bütün dünyaya yetebileceğini düşünmeden edemiyor.

Sibirya'da ormanlık alan
Sibirya’da ormanlık alan
Yine ağaçlar ve direk
Yine ağaçlar ve direk

Tren yolculuğunda yanında Zülfü Livaneli, Cem Karaca olunca yolculuk zevkli oluyor, hele bir de arada bir Sıla, Göksel falan uğrayınca yollar şiir gibi akıp gidiyor.

Uyumak, müzik dinlemek, manzara seyretmekten başka yazı yazıyorum, tabletten Anna Karenina’yı okuyorum ve erzağı tüketmeye çalışıyorum. Sırası karışık hangisini canım çekerse onu yapıyorum.

Rusya da Sibirya bölgesi yaklaşık Ekaterinburg’dan başlıyor ve Kamçatka’ya kadar büyük bir alanı kaplıyor. Şu an Ekaterinburg’u geçtik. Sanırım Sibirya’dayım şuan. Yolculuğun da 20. Saatlerindeyim.

En soldaki oturak çalışma ofisim:)
En soldaki oturak çalışma ofisim:)
Sağdaki yatak benim
Sağdaki yatak benim

Hiç durmadan doğuya doğru gittiğim için hayatımın en kısa ve en çok zaman karmaşası yaşadığım günü yaşadım. Gerçekten ne zaman uyandım, ne yaptım, ne zaman hava karardı anlayamadım.

5 eylül sabahı erkenden uyandım. Baktım güneş yeni doğuyor. Hemen kalkıp fotoğraf çektim. Sibirya’da gün doğumu fotosu çekmek herkese nasip olmaz. Fotoğraf trenden çekildiği için biraz bozuk olsa da idare eder. Daha sonra yatmaya devam ettim. Bütün vagon uyuyor.

Sibirya'da gün doğumu
Sibirya’da gün doğumu
Novosibisky
Novosibisky
Bir köy
Bir köy

Kalktığımda Türkiye saati ile 8, Moskova saati ile 9 yerel saate göre 12 (bir saat daha atmış)olmuştu. Burada trenlerde, tren istasyonlarında ve tren biletlerinde Moskova saati yazıyor. Ama mecbur yerel saati yaşıyorsun. Artık saat hesabı yapmaktan vazgeçtim. Gün hesabı yapmak daha kolay oluyor.

Yolculuğun yarısını bitirdim. Trende bir gün daha yatacağım ertesi gün akşam İrkutsk’ta olacağım.

Öğlene doğru yan bölmeye polis geldi. Yan bölmede oturan erkekleri sorguladı. Arada bir benim bölümdeki kadın da durmadan laf yetiştiriyordu. Belki de polisleri o çağırdı. Ama adamlar da polislik bir şey yaptıklarını görmedim. Bir süre sonra polisler gitti.

Orman
Orman

Polisler gitti. Bu sefer tamirci geldi. Bir yerlerden su akıyormuş. Hem bizim bölümü hem yan bölümü kontrol etmeye başladılar. Eşyaları falan topladık. Eğlence oldu, değişiklik oldu.

Onun dışında müzik dinleme devam, yazma devam. Anna Karenina romana giriş yaptı. İşler karışmaya başladı. Manzara aynı, ağaç, direk, arada bir köy, ağaç, direk, arada bir köy…

Bu arada ağaçlarda ağırlıklı olarak 2 çeşit ağaç var. Birincisi huş ağacı, ikincisi ise Sarıkamış’a da adını veren sarı ince uzun kamış gibi görünen çam ağacı.

Erzak henüz bitmedi. Sanırım hepsi de bitmeyecek.

Şu an Novosibirsky’deyiz. Hava 15 dereceyi gösterse de hava sıcak sayılır. İnsanlar sokaklarda tişörtle geziyor.

Novosbirisky
Novosbirisky
Novosbirisky tren istasyonu
Novosbirisky tren istasyonu

Vagonun bize ait olan bölümünde hala iki kişiyiz. Daha kimse gelmedi. Karşımdaki kadının ağzı boş durmuyor. Ama ne kadar uğraşsa da bitiremez o yiyecekleri. Gözü doymamış demek. Kadın yemek dışında kanaviçe yapıyor. Deseni de Meryem Ana’nın kucağındaki İsa.

Akşam kaç oldu bilmiyorum. Sallana sallana beynim uyuştu. Yattım.

6 eylül sabahı yine erkenden kalktım. Sanırım dün akşam çok erken yattım. İlk yattığım sıralarda sağıma soluma dönerken bizim vagondaki kadını seyrettim. Kadıncağız sonunda bir izdivaç yaptı. Dün gün  boyu tipsiz bir adam ortalıkta dolaşıyordu. Meğer kadına kur yapıyormuş. Konuşmaya başlamışlardı. Ben uyuduğum sırada da iyice samimi oldular. Allahım akşam akşam gülsem gülemiyorum, uyusam uyuyamıyorum. Bunlar lise öğrencileri gibi yan yana, diz dize oturdular. El ele tutuşuyorlar, cilveleşiyorlar, bir birlerine şirinlik yapıyorlar. Arada bir de sarılıyorlar. Güler misin, uyur musun bilemedim:).

Neyse bunlar Kazan’da buluşma kararı aldılar sanıyorum. Kazan deyip duruyorlardı. Ben uykuya daldığımda adam gitmiş. Sabah uyandığımda yoktu.

Sabah karışık sırayla, geçen iki gün yaptıklarımı yapmaya başladım. Bol bol yazıyorum, müzik devam. Erzak iyice azaldı ama artacak gibi görünüyor. Ekstradan iki litre su aldım. Konyakların daha kapağını açmadım. Zaten sallana sallana sarhoş gibiyim. Anna, ortalığı karıştırdı, Saint Petersburg’a geri döndü. Manzara aynı, ağaç, direk, ağaç, direk…

Kadın bu sefer çekirdeğe sardı. Bakalım azimli görünüyor ama zor.

Şunu da yazmadan geçmek istemiyorum. Yan vagonun güzelce bir görevlisi var. Tren bir istasyonda durduğunda ben de gittim yanına uyku sersemi sarhoş gibi. İngilizce hangi istasyon olduğunu sordum. O da bi kızardı, güldü, bana yan gözle baktı ve yaka kartını gösterdi adını söyledi “Bolina”.  Bende afalladım kaldım. Aklıma geldikçe güldüm. Bolina sen de beni güldürdün ya Allah da seni güldürsün 🙂

Trende şarj etme sıkıntım vardı. Sağda solda gördüğüm prizler çalışmıyordu. O yüzden elektronik cihazları idareli kullanıyordum. Öğleden sonra yan bölümün üstünde bir priz buldum ve bütün elektronik eşyalarımı şarj etmeye başladım.

Bu arada polislerin neden geldiğini anladım. Adam alkolikmiş. Trende de durmadan birşeyler içiyormuş. Sanırım benim bölümdeki kadın şikayet etmiş.

Şu an, yolculuğun bitmesine tam sekiz saat kaldı. İrkutsk’a yaklaşmış sayılırız. Bir istasyonda hava sıcaklığını 8° gördüm.

Bu gün Anna Karenina’da şu bölümü okudum;

Tren kalktıktan sonra da ister istemez seslere kulak kabartmıştı. Daha sonra, sol pencereye vurup cama yapışan kar taneleri okutmadılar onu. Yanından geçen, bir yanı boydan boya kardan bembeyaz olmuş çok kalın giyimli kondüktörün görünümü; dışarıda korkunç bir kar fırtınası olduğu üzerine konuşmalar dikkatini toplamasına engel oluyordu. Daha sonra aynı şeyler yinelenmeye başladı: Aynı çarpmalı sallantı, pencere camındaki aynı kar, buhar sıcağından soğuğa, sonra yeniden sıcağa aynı çabuk geçişler, loş ışıkta görünen aynı yüzler, duyulan sesler… Anna yavaş yavaş anlamaya başlamıştı okuduğunu. Annuşka, eldivenli, geniş elleriyle -eldivenlerinden biri sökülmüştü- kucağındaki kırmızı çantaya sarılmış uyukluyordu. Anna Arkadyevna (Karenina) okuyor, okuduğunu da anlıyordu. Ama okumak, yani başkalarının yaşamlarının yansımalarını izlemek hoşuna gitmezdi. Kendi yaşamak isterdi. Romanın kadın kahramanının hasta kocasına hizmet ettiğini okurken, hastanın odasında parmaklarının ucuna basarak kendisinin dolaşmasını isterdi. Bir parlamento üyesinin söylevini okurken, aynı söylevi kendisinin okuduğunu düşlerdi. Lady Mary’nin ata binip sürünün arkasından gittiğini, gelinine takıldığını, cesaretine herkesi hayran bıraktığını okurken aynı şeyleri yapanın kendisi olmasını isterdi. Ama yapacak bir şey yoktu şimdi. Düz kitap açacağını elinde evirip çevirerek okumaya çalışıyordu.”

Anna Karenina’yı okurken, onunla aynı şeyi yaşamak ve onun istediği şeyi yapmak inanılır gibi değil. Anna Karenina’nın tren sahnesini okurken, aynı trende aynı ülkede olmak. 68 saatlik yolculuğun en etkili anlarından biri oldu.

Tren tam olarak bilette yazdığı gibi 22:53 te İrkutsk istasyonuna yanaştı. Bu kadar dakik yanaşacağını da beklemiyordum. Trenden indim. İlk dikkatimi çeken tren istasyonundaki termometre oldu. 0°yi gösteriyordu. Vay be gerçekten Sibirya’ymış burası. Neyse girdim istasyona 3 saat bekledim. Neyse ki o saatte istasyon içinde açık yerler, insanlar vardı.

İrkutsk tren istasyonu
İrkutsk tren istasyonu
Raylar
Raylar
İrkutsk'da sabah
İrkutsk’da sabah

Trendeki kadın İrkutsk’da inmeyecekmiş o uyumaya devam ediyordu. Yanında getirdiği şeyleri tabi ki bitiremedi.

Bende de yarım çikolata, yarım kayısı kurusu, iki konyak hiç açılmamış, sakız hiç açılmamış kaldı. Armutların ikisini bozuldu diye attım. Ekstradan sadece 2 litre su aldım.

Anna, karıştırdığı işlere kendi de bulaştı.

Genel olarak baktığımızda yolculuk zevkli geçti. Bir de grup olsaydık daha da zevkli geçeceği kesin. Hiç bir şekilde sıkılmadım. Tabi ki bu yolu hep gelip gitsem sıkılırım ama ilk olması her şeyi güzel yaptı. Yolculukta tek kötü şey sürekli sallanmak. Ben normalde sallanmalardan rahatsız olmam ama günlerce sallanınca bünyeyi biraz sarhoş yapıyor.

68 saatlik Sibirya yolculuğu 04-05-06/09/2014” üzerine 4 yorum

  1. Onurcuğum okudum güzel yazmışsın.Sen yolculukta sıkılmamışsın.Ben de okudum sıkılmadım.Devamını okuyacağım .İyi geziler.Sağlıklar dilerim.Saadet Erdoğan

  2. onur kadınla 68 saat gecirmissin, iki kelam etmedin mi? ingilizce bilmiyordur kesinde, seninki nerde desen anlardı:))) yoksa saadet kısa mı sürdü??? 🙂
    neyseki eğlenceli geçmiş yolculuğun:)

  3. Aslında o yaşlardaki rus kadınlarından biraz çekiniyorum. Tersi yüzü belli olmuyor. Kadının şikayet ettiği alkoliklerle konuştum, kadının manitasıyla konuştum, genç tren göervlisi kadınlarla konuştum ama üç gece yüz yüze geçirdiğim kadınla konuşmadım. Nutkum tutulmuş demek. Evet bak benim de garibime gitti şimdi 🙂

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s