Yağmurlu bir Tiflis sabahına uyandığımız için kapalı mekân gezmelerini ön plana aldık. İlk Durağımız Rustavelli bulvarındaki National Museum (Ulusal Müze). Bu coğrafyalarda milattan önce 7. Yüzyıllara kadar uzanan insan yaşamından, günümüze kadar olan Gürcistan ilgili tarihi merak edenler için çok güzel bir müze. Müzede bu coğrafyada yaşayan ilk insanların dönemi, Sovyet dönemi ve sonrası dönem ile ilgili çok değerli eserler sergileniyor.







Müzeden çıkıp hemen yanındaki Kashueti Kilisesine girdiğimizde bizi bir sürpriz bekliyordu. Kilisenin içinde gördüğümüz kalabalığı ve kalabalığın sürekli fotoğraf çekmesini ilk başta anlamasak da yeni doğan bebeği ve vaftiz küvetini görünce hemen durumun farkına vardık. Vaftiz töreni hazırlıkları yapıyorlardı. Biz de hayatımızda ilk defa katılacak olduğumuz vaftiz törenini kaçırmamak için beklemeye karar verdik. Peder cübbesi ile geldi. Annesinin kucağında bebeğe uzun uzun dualar etti. Daha sonrasında babası bebeği soydu ve içi su dolu vaftiz küvetine daldırdı. Kiliseyi bir anda bebek ağlaması inletmeye başladı. Bu esnada bebeğin ailesindeki heyecan ve gözlerindeki parıltı görülmeye değerdi. Biz olayın ruhani boyutunu tam olarak yaşayamasak da çocuğun ağlamasıyla kalabalık arasında ağlayanlar olması ve mutluluktan ağızlarının kulaklarına varması törenin ne kadar önemli olduğunu anlamamızı sağladı.



Törenden sonra dışarı çıktığımızda güneşte açmıştı. Tiflis’i çevreleyen dağların en yükseği olan Mtatsminda dağına çıkmaya karar verdik. Buraya da şehrin biraz dışından teleferikle çıkılıyor. Neredeyse Tiflis’in her yeri buradan görülüyor. Dağda, her yerden görülen televizyon kulesi ve Mtatsminda eğlence merkezi var. Dağ zirvesinin yetmediği daha da üstüne çıkmak isteyenler için burada bir de dev dönme dolap var. Mtatsminda, Soloka tepesinin anıtsal tarihi bir zirve olmasına karşılık daha güncel ve eğlencelik. Eğlence merkezi kış oluğundan ve havanın bir kapanıp bir açıldığından dolayı oldukça boştu. Tek içimizde kalan kapalı olduğundan binemediğimiz dev roller coaster oldu.






Mtatsminda dağının eteklerinde Mama David kilisesi ve Gürcistan yazar ve sanatçılarının gömüldüğü Mtatsminda Pantheon’u bulunuyor. Ünlülerin gömüldüğü bu mezarlıktaki mezar taşlarının hepsi bir sanatçıya ait özel tasarımlar.




Mtatsminda dağından eteklerindeki Mama David kilisesinden inip hostele gidene kadar yine akşamı bulmuştuk. Biraz dinlenme ile kendimizi Eski Tiflis’in ışıl ışıl sokaklarına attık. Soluğu bir gürcü restoranında aldık. Gürcülerin en çok tükettiği hamur işlerinden biri olan Khachapuri (Haçapuri) yedik. İçinde bol miktarda peynir ve tereyağının bulunduğu ve üzerine de bir tane yumurta kırıldığı Haçapuirinin en küçüğünü tek başına yemek zor. Genelde porsiyonlarının büyük olduğu Gürcü mutfağında bunlar da çok büyük. Haçapurinin bölgelere göre çok çeşitleri var ama en ünlüsü olan göze benzeyen haçapuri, Adjara Haçapurisi.




