Bu gün tembellik günü. Saat sekiz gibi denize açıldım. Çok fazla yol almayacağım için kendimi zorlamadan kürek çekmeye başladım.
Denizde olduğum süre boyunca kanonun arkasından yalancı balık atıyorum. İki gündür gelen olmadı. Dün akşam Mehmet’in buralarda çok palamut ve kuzu balığı olduğunu söylemesinden dolayı bu gün biraz daha hevesliydim ama sonuç yine sıfır.
Balık olmasa da Kemer’in burnunu geçtikten sonra gördüğüm manzara hepsine değer. İnanılmaz bir manzara karşıladı beni. Yavaş yavaş manzaranın tadını çıkartırken kanolu biri bana yanaştı. Kanodan kanoya bir süre sohbet ettik. İki arkadaş zıpkın için kano ile buraya gelmişler. Diğer arkadaşı suyun altındaymış. Çamyuva’da kalıyorlarmış. Ben de Çamyuva’da kalacağımı söyleyince bana uğrayacağını ve aşure getireceğini söyledi.
Onlardan ayrıldıktan sonra ben yoluma devam ettim. İki gündür beklediğim akıntı bu sefer yanımdaydı. Biraz süzüldüm biraz kürek çektim. Yaklaşık 12 gibi Çamyuva’ya geldim. Karaya çıkıp, dün akşamdan nemli kalan malzemelerimi kurutmak için serdim. Biraz kitap okudum. Yazılarımı yazdım. Başta dediğim gibi bu gün tembellik günümdü. Hem tembellik yaptım hem dinlendim.
Akşamüstü Ozan yani kanoda tanıştığım arkadaşım beni ziyarete geldi. Dediği gibi aşure ve bahçelerinden koparttığı meyveleri getirmiş. Bir saat sohbet ettik. Mayıs ayında buna benzer bir kano turuna çıkmak istemiş ama olmamış. Umarım o da gönlüne göre yola çıkar.
Ozan gittikten sonra hava kararınca ben çadırıma çekildim. Bir an önce sabahın olmasını ve yola çıkmayı istiyorum.