Bu sabah altıda kalkıp tur satın aldığım yerin önüne gittim. Gezide ilk defa tur satın alıyorum. Ücreti 280 yuan olan turda, 100 km uzaklığındaki Çin Seddi, Ming hanedanlığının yeraltı mezarları, öğle yemeği ve bir kaç fabrika gezisi var. Çin Seddi’ni görmek için tur almak en mantıklısı. Tek başına Çin seddine gitmem hem çok zor hem de astarı yüzünden pahalıya geliyor. O yüzden hiç düşünmeden aldım turu.
Bu arada Çin Seddi’nin toplam üç bölümü turizme açık. Badaling, MuTian Yu ve Simatai bölümleri. Badaling ilk açılan ve en kalabalık bölümü. MuTian Yu, daha sonra açılmış. Pekin’e biraz uzak olsa da, Seddi manzara açısından en güzel yerden gören bölümü. Simatai ise en son açılan bölüm. Şehre en uzak bölüm olduğundan daha turistik bir bölüm olamamış. Ayrıca Simatai de Pekin’in en tehlikeli yerlerinden biriymiş. Ben MuTian Yu’yu seçtim.
10 kişilik minibüste 4 Fransız bir Polonyalı bir de ben varım. Rahat rahat gideceğiz.


İlk olarak Ming hanedanlığının yer altındaki mezarlarına gittik.


Ming hanedanlığı 1368 ile 1644 yılları arasında Çin’i yöneten hanedanlık. Zaten Çin Seddi’nin önemli kısmının onarımını ve eklemesini bu hanedanlık yapmış. Yer altındaki mezarlarda ise Çin imparatorları gömülmüş. Dışarıdan bakıldığında küçük bir tepe gibi görünse de yerin altında yaklaşık bir 30 metresi var.






Oradan, Çinlilerin meşhur taş oymacılığı yaptığı bir fabrikaya gittik. Fabrika dediğim. Göstermelik bir kaç kişi çalışıyor. Asıl amaç ürün satmak. Turdaki arkadaşlar da benim kafada olduğu için orada çok vakit harcamadık.
Sonraki durağımız Çin Seddi. Büyük duvar dedikleri Çin Seddi’ne çıkarken bile manzara insanı büyülüyor.

Daracık yollarda tırmanarak Seddi’n girişine geldik. Önce öğle yemeği yiyecekmişiz. Girdik bir Çin restoranına. Her şer tam olarak yerel. Tabaklar, döner masa, yemekler tam Çin usulü. Hepimiz oturduk. İlk hamleyi yapacak kişiyi bekliyoruz. Yanımızda rehber de yok. İlk hamle Polonya’lı Agatha’dan geldi. Başladık. 7 tabak yemeği tatmaya. İlk defa bu kadar detaylı çin yemeği yiyorum. Yemekte tanıdığım sadece portakallı pekin ördeği ile pirinç pilavı vardı. Genel anlamda yemekler yenmeyecek kadar kötü değil. Hatta bazılarını çok beğenenler de oldu. Ama kullandıkları koyu kıvamlı, hafif tatlı soslar yemeğin tadını çok değiştiriyor. Portakallı Pekin ördeğine gelince, ördek bildiğimiz ördek tek farkı portakallı sosu. Sos biraz şekerli, hatta baya şekerli. Et yemeği yerken fazla şeker beni bek sarmadı. Masa da çöp kullanamayan bir tek bendim. Baktım herkes kırk yıllık Çinli gibi çöp kullanıyor.

Yemekten yarı aç karınla kalktıktan sonra Çin Seddi’nin çıkış noktasına geldik. İki şekilde çıkılıyor. Bir yürüyerek, bir de teleferikle. Teleferik parası olan 60yuen tura dahil değil. Aramızda konuştuk nasıl çıkalım diye. Yürüme mesafesini sorduk. Israrla bir saat diyorlar. Fransızlar çekindi. Teleferiğe bindi. Agatha ve ben birbirimizi gaza getirip başladık yürümeye. Bir saat dedikleri mesafeyi arada beş dakika mola ile 20 dakikada çıktık. Çok da zevkliydi.







Çin Seddi kelimenin tam anlamıyla insanı büyülüyor. İnsan o kadar dağlık, ormanlık alana o Seddi’n nasıl orada olduğunu algılayamıyor. Çin Seddi, dağın içine foto montajla eklenmiş gibi duruyor.


Agatha ile seddin üzerinde toplam üç gözetleme kulesi yürüdük. Fotoğraf çekindik. Manzaranın tadını çıkardık.


Çin Seddi’nden sonra Çinli rehber bizi ipek fabrikasına götürdü. Burası da önce gittiğimiz fabrika gibi küçük bir atölye gerisi mağaza. Herhalde bizim grup burası için son derece yanlış bir müşteri tercihi. Orada da fazla durmadık.
Oradan çay fabrikasına gittik burası biraz daha ilgi çekiciydi. Çinlilerin çeşit çeşit çayı var. Ve çayı seremoniyle içiyorlar. Biz de bir odaya girdik ve seremoni başladı. Çinli kadın bize çay ile olan bütün detayları anlattı. 8 çayın tadına baktık. Çin’de çay yapmak da içmek de çok zahmetliymiş.


Çin’de çay, Türkiye’ye göre oldukça pahalı ve çeşitli. Bir çayı ilgimi çekti. O da yıllanmış çayları. Taş gibi sert, tavla pulu şeklinde ve dört beş kişi için çeyreği kullanılıyor. Tadı da güzel. Bizim içtiğimiz on yıl beklemiş olandanmış. Diğer çaylar bizim bildiğimiz bitki çaylarının aynısı. Bardakları çok küçük. Agata’ya bardakları çok küçükmüş dedim. O da bana sizin ki çok mu büyük dedi 🙂
Artık güneş batmaya başladı. Son olarak yol kenarından, kuş yuvası diye bildiğimiz, Pekin’de düzenlenen olimpiyatlar için yapılan Pekin Ulusan Stadyumunu gördük. Gerçekten çok değişik olmuş. Darısı bizim başımıza.


Akşam kaldığımız yerlere dönerken. Agathayla telefon numaralarımızı aldık. Yarın buluşup beraber geziceğiz. Bir kaç parka, ve tapınağa gidip oradan onu meşhur dar Pekin sokaklarının olduğu yere götüreceğim. Bu sefer böcek yemeğe kararlıyım. O da fotoğrafımı çekecek. Onun da yemesi için ısrar edeceğim ama vejetaryen olduğu için işim biraz zor.