Bir kum tanesinin rüzgâra uyup yüzlerce binlerce kilometre uzaklara başka kıtalara gitmesi kadar, bir hayvanın, neslini sürdürmek için aradığı güvenli topraklar için yüzlerce binlerce kilometre uzaklara başka kıtalara gitmesi kadar, bir tohumun en uygun yerde yeşermesi için yüzlerce binlerce kilometre uzaklara başka kıtalara gitmesi kadar doğal aslında insanoğlunun yüzlerce binlerce kilometre uzaklara başka kıtalara gitmesi. İnsanlık tarihi başladığından buyana da böyle olmuş. Alışveriş merkezlerine tıkılmak, televizyon karşısına kilitlenmek ve teknoloji çılgınlığı insanoğluna bulaşan bir virüs gibi uzaklaştırır insanı özünden.
Neden böyle bir tura çıktığımı soran şaşkın bakışlara “sadece içimden geldi” cevabım sanırım şimdi daha açıklayıcı olur.
Herhangi bir sebepten dolayı uzaklarda bir yere gitmeyi zaman zaman mutlaka hepimiz istemiştir. Ama maalesef çok az kişiye nasip olmuştur. Bir terslik çıkmaz da planımı gerçekleştirirsem bende o mutlu azınlıktan biri olacağım. Kaldı ki bunun planları bile insanı nasıl mutlu ediyor anlatamam.
İnsan uzaklara gidince kendi içinde mi yolculuk yapar? İnsan uzaklaştıkça özgürleşir mi? Zincirler daha mı sıkı kavrar? Bu ve buna benzer birçok sorunun cevabını arayacağım bu yolcuğun yazılarını ve fotoğraflarını bu sayfada sizlerle paylaşacağım.