Dört duvar arasında kalmak istemeyen ruhumla rahata alışmış bedenim arasındaki savaşı ruhum kazandı. Böylece aylar sonra tekrar yollara düştüm. Bu sefer ki biraz daha farklı. Eğer sürüklenip kendimi Yunan adalarında bulmazsam, Türkiye karasularında gezicem. Tamamen Akdeniz, Ege belki de Marmara sularında kano ile kürek sallıyacağım. Planım sadece bu kadar. Oturup metrik hesaplama yapmadım. Zaman neyi gösterir bilmem. Dibini görmeyen ebesinin nurlu yüzünü görsün gibi bir düşüncem yok.
Aylardan beri ufak tefek bütün hazırlıklarımı yaptım. İlerleyen yazılarda bütün ekipmanlarımı size tanıtacağım.
Birinci günün sabahı kardeşim Seher, Kuzenim Doğan ve ileriki parkurda bana katılacak olan arkadaşım Göksel ile 7 buçukta Konyaaltı plajına geldik. Kırkbeş dakikalık bir hazırlıktan sonra öpüştük vedalaştık ve denize açıldım. Başta çekip gitmeyeckmişim de biraz tur atıp dönecekmişim gibi geliyordu ta ki bana sallanan eller gözden kayboluncaya kadar. Artık denizde tek başımaydım. Yolculuk başlamıştı.
Denizin çarşaf gibi olmasından dolayı yolculuk çok güzel başladı. İlk durağım olan Beldibi’ne sakin sakin ilerlerken saat bir gibi rüzgarı karşıma aldım ve zorlu saatler başladı.
Saat dört gibi sıkı bir kürekle Beldibi’nin girişdeki bir sahile vardım. Çadırımı kurdum. Tam dinlenirken bir görevli geldi. Bulunduğum sahil kamp alanıymış. Onların yerinden uzak olduğumu söylesem de laf dinletemedim. Bulunduğum yeri de almışlar. Çok güzel parsellediklerini söyledim. Adam da marifet gibi nasıl parsel parsel aldıklarını, ne kadara aldıklarını, yandaki kamp alanını, ne kadara aldığını anlattı. Çok uzatmadım. 50tl lik ücreti pazarlıkla 20 tlye indirdim.
İlk günün temposuna saat 8e kadar dayanabildim. Kollarımda herhangi bir sorun yoktu ama vücudumu kaldıramayacak hale gelmiştim.
Video:
Kategoriler:Kano Turu