Malezya – Tayland sınırı benim için çok değişik bir sınır geçişi oldu. İlk deniz yolu ile geçtiğim sınır. Langkawi Adası Tam Malezya ile Tayland arasında bulunuyor hatta biraz daha Taylan’da yakın. Langkawi de ayrıca bir havaalanı var fakat Malezya’nın şehri olan Kuala Perlis ve Hedan’a, Tayland’ın şehri olan Satun’a sık sık feribot seferleri var.

Sabah saat 9’da, Satun feribotuna biletimi aldım. Bilet 30 ringgit. Sınır kapısından hiç bir sorun olmadan geçtim. 1 saat 15 dakikalık yolculuktan sonra Satun’a vardım. Burada da sınırda bir sorun yaşamadım. Polis yüzüme bile bakmadı. Ada ülkelerinde sınır geçişleri çok rahat oluyor. Polis kafasını kaldırıp bakmıyor bile. Türkiye – Kıbrıs giriş çıkışlarında polis daha çok inceliyor. Sırt çantasının ve pasaportta ki mühürlerin bir etkisi oluyor mu bilmiyorum.

Sınırı geçip feribot iskelesinden çıkınca Tayland’daki kaos hemen hissediliyor. Neresi change ofis, neresi bilet ofisi, neresi hediyelik eşyacı hiç bir şey belli değil. Herkes her işi yapıyor. Aklıma Ata ağabeyinin bir tespiti geldi, gülümsedim. “Bunlar ( Malezyalıları kastediyor) yine Müslüman, Allah korkusu var, Onlar da (Taylandlıları kastediyor.) Allah da yok kesiverirler valla adamı” diyor. Işid, Hizbullah Müslüman değil mi ya diye yazasım geliyor. Hatta yazıyorum ama konuyu fazla uzatmıyorum.

Satun da oldukça nemli ve sıcak. Saatimi bir saat geri aldım. Buranın Türkiye ile farkı 5 saat (Türkiye’deki kış saati uygulamasına göre).

Apar topar bir yerden(Aldığım yer tam olarak neci bilmiyorum.) Phuket’e 800 bahta otobüs bileti aldım .(1 tl= 15 baht) Benimle beraber bir Fransız çift de bilet aldı. Bu tür karışık ve turistin az olduğu yerlerde bir turist görünce insan kırk yıllık arkadaşını görmüş gibi oluyor. Hemen tanışıp kaynaşıyor, sorularını soruyor, valizi emanet edebiliyor.

Çift Fransa’dan Avustralya’ya gitmişler. Bir karavan satın alıp, 1 senede bütün Avustralya’yı gezmişler. Mükemmel bir şey. Gerçekten çok kıskandım. Dönüşte karavanı satıp Kuala Lumpur’a gelmişler. Malezya, Tayland bir ay kadar gezip Fransa’ya döneceklermiş. Çok da şeker insanlar.

Tuk tuklardan birine bindik bizi Satun otogara götürdü. Otogar da oldukça karışık. Bize biraz daha turist eklendi yaklaşık 10 kişi olduk. Bir görevli bizi bir oraya götürüyor, bir buraya, hiç bir şey anlamadık. Bu arada adam bana Phuket bileti değil Bangkok bileti kesmiş. Fiyatını öğrendim onda bir sorun yok ama bilet kontrolünde bir sorun yaşar mıyım diye düşündüm. Görevlilerle konuşamıyorum çünkü İngilizce bilmiyorlar. Bir süre Fransız çiftle müzakere yaptık. En sonunda Türk usulü, aldım kalemi elime Bangkok biletini Phuket bileti yaptım. İşin garibi daha sonraları biletin yüzüne bakan olmadı.

Yolculuk tam 8 saat sürdü. Otobüs fena değildi fakat klimanın suyu üstümüze başımıza akmasaydı daha güzel olurdu. Ne olursa olsun yol boyunca izlediğim manzaranın güzelliğini, klima suyu da, yorgunluk da gölgede bırakamaz. Ara ara çok felaket yağmur yağdı ara ara yakıcı güneş çıktı.

Phuket’e gelene kadar birçok turistik ada var. Turistler yavaş yavaş otobüsten inip adalarına gittiler. En son ben kaldım otobüste. Phuket otogarda indim. Ortalıkta ne taksi, ne sör sör diyen bir Allahın kulu var. ( Japonya’dan sonra ki bütün adalarda bir ağız alışkanlığı var. Erkeklere hep sör diyorlar. O kadar kanıksadım ki artık kendimi sör ilan ettim.) Ortalıkta ne yapayım diye düşünürken 4 yabancı kız geldi. Nereye gideceksin diye sordular. Bende otelimin olduğu bölge olan Patong Plajına gideceğimi söyledim. Öyle böyle beraber büyük bir tuk tuk kiralamaya karar verdik.

Patong Plajına gelene kadar bol bol sohbet ettik. Kızlardan ikisi Ukraynalı Rusya’da yaşıyor, ikisi Rus Şanghay’da yaşıyor. Rus olanlardan biri de Çin asıllı. Durum biraz karışık anlamak için bayağı uğraştım. İlk bakışta anlaşılan tek şey var o da hepsi birbirinden güzel. Kızlar bana partiye mi gidiyorsun diye sordular. Ben de ilk defa ufo görmüş köylü şaşkınlığında ne partisi diye sordum. Daha sonra bu günün 31 ekim cadılar bayramı olduğunun farkına vardım. Patong’un her yerinde parti varmış. Kızlar adanın öbür ucundan buraya partiye gelmişler.

Saat 9 buçuk gibi Patong Plajına geldik. 600 bahta kiraladığımız tuk tukun parasını verdikten sonra ben eşyaları koymak için otele geçtim. Burası inanılmaz bir yer, eğlencenin, çılgınlığın, alkolün, seksin kısaca burada her şeyin abartısı var. Sokaklar insan kaynıyor, her taraftan müzik sesleri, eğlence dolu dizgin. Bir de cadılar bayramı eklenince her yerde eli yüzü kan içinde, korkunç maskeler takan kişilerle ortalık tam şenlik yeri olmuş.

Otele yerleştim. Ya Allah, Bismillah!!! hotel Müslüman oteli çıktı, sahibi girer girmez beni uyardı. “Otele kız arkadaş getiremezsin, alkol içemezsin, burası Müslüman oteli.” Yani benim ki tam olarak kutup ayısı ve çöl hikayesine döndü. Sabah namazına da kaldırsaydı hiç şaşırmazdım. Otelin fiyatı da 900 baht. İnternetten ayarladığım fiyatın üstüne çıktı. Be mübarek her türlü haramı biliyorsun da dolandırıcılığın haram olduğunu bilmiyor musun? Utanmadan bana helal restoranları tarif ediyor. Sanırım yarın ilk işim otel aramak olacak.

Neyse gelelim cadılar bayramına… Otelden çıkıp buranın en meşhur caddesi olan Bang-la road’a gittim. Benim kızları aramaya başladım. Önce Sana’yı gördüm. Diğerlerini de bulduk. Sonrasında üçe kadar cadılar bayramını kutladık. Onları taksiye bindirdim. Ben de otele döndüm. Bir taraftan da hacı amca çıkmasın diye dua ediyorum. Gece gece papaz olmak hoş olmaz. Neyse ki çıkmadı.